warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Dahiliye hakkında bilgi

İç hastalıkları departmanı çocukluk çağını aşmış bireylerin iç organ sistemleri ile ilgili incelemeleri yapar. Bu sisteme ait organların fonksiyon bozukluklarıyla ilgili teşhis ve tedavi hizmetini verir. Bunun yanı sıra sağlık hizmeti verdiği her bireyi kendisini hastalıklardan koruması için alınması gereken önlemler konusunda bilinçlendirir ve yönlendirir.

Dahiliye, iç hastalıkları olarak bilinen, 6 ana bölümden oluşan bir bilim dalıdır.
Bu Bölümler: Hematoloji (Kan Hastalıkları), Endokrinoloji (Hormon Hastalıkları), Gastroentenoloji (Sindirim Sistemi Hastalıkları), Onkoloji (Selim Tümörler ve Kanser Hastalıkları), Romatoloji (Romatizmal Hastalıklar), Nefroloji (Böbrek Hastalıkları ve Hipertansiyon)

Karnın üst orta kesimindeki ağrı, halsizlik, iştahsızlık ve özellikle geceleri ortaya çıkan mide şikayetleri ciddi hastalıkların habercisi olabilir.

Erken dönemde teşhis ve tedavisi büyük önem taşıyan mide hastalıkları, dikkat edilmediği takdirde kansere ve daha pek çok ciddi hastalığa yol açabiliyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, mide hastalıklarına yol açan nedenler ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında şu bilgileri veriyor:

SİGARA ÜLSERE YOL AÇIYOR

Mide, vücut dokusu için zararlı olan asit maddesinden mide bezlerince salgılanan ve mide dokusunun iç yüzünü film tabakası gibi kaplayan müküs tabakası ile korunmaktadır. Müküs tabakası, asitle mide dokusu arasındaki teması keserek mideyi korur ve asitin zararlı etkilerini engeller. Bu tabakanın sağlıklı üretimi ve devamlılığı için mide dokusunun yeterince kan akımı ile beslenmesi gerekmektedir. Bu nedenle mide kanlanmasını bozan; ağır kalp yetmezliği, solunum yetmezliği, şok, sistemik enfeksiyon, ağır yanık gibi durumlarda müküs yapımı kolaylıkla bozulacağı için asit tahrişine bağlı büyük yaralar (ülser) ve buna bağlı kanama, mide delinmesi gibi durumlar görülebilmektedir. Sigara içmek müküs yapımını azalttığı için özellikle mevcut ülserin tedaviye olan cevabını geciktirmekte iyileşme sürecini uzatmaktadır.

Posted by süreyya

Batın ultrasonunun en sık kullanıldığı hastalık ve durumlar şunlardır :

* Karın ağrısı
* Hazım sorunları
* Bulantı-kusma
* Karında şişlik
* Karın travmalarında
* Safra kesesi taşı ve iltihabı
* Böbrek taşı ve kisti
* İdrar yolu iltihabı
* Böbrek üstü bezlerin incelenmesi
* Prostat büyümesi ve iltihabı (erkekte)
* Karında tümör (kitle), kist araştırması
* Karın içi organların kanserleri
* Karaciğer ve dalak büyümesi
* Pankreastaki rahatsızlıklar
* Apandisit vb akut batın durumları
* Kadın hastalıkları
(Adet düzensizliği,ağrılı adet,akıntılar, kasık ağrıları, yumurtalık kisti,spiral kontrolü vs)
* Gebelik takibi
(Gebelik ayının tesbiti, doğum ne zaman olacak, çocukta bir anormallik var mı, çocuğun cinsiyeti, gebe kadında bir sorun var mı..)
* Genel sağlık taramasının bir parçası olarak (check-up amacıyla)

Posted by süreyya

Katkı maddeleri ve baharatlar besinlere tat vermek için ya da tatlarını artırmak için kullanılır. Çok çeşitli maddelerden oluşan bu grupta ,bazı yağlar (sıvi yağ, tereyaği, hayvansal yağlar, margarin), şeker ve balın yanı sıra sirke, maydanoz, mercanköşk, fesleğen, biberiye; kekik gibi otlar ve karabiber, tarçin, vanilya, karanfil gibi baharat bulunur. Bu maddelerin temel etkisi sindirim salgılarını artırmak ve böylece gıdaların sindirimini kolaylaştırmaktır; bazıları gerçek gıdalar gibi görev yaparak bazı fizyolojik etkiler yaratır. Omeğin şeker, bal ve yağlar enerji verir. Bir gram şeker 4 kalori, bir gram sıvı yağ ise 9 kalori sağlar. Gıdaların besleyici değeri, verdikleri enerji ile ölçüldüğünde şeker "boş ve düşük kalori" kaynağı olarak tanımlanabilir. Aynı tanımlamaya giren alkolle birlikte şekerler basit yapıları ve vücut için öteki yararlı maddeleri (vitamin, mineral, prQtein) içermemeleri nedeniyle "boş kalori" kaynağı olarak tanımlanırlar. Bu özellikleriyle şekerler ve alkol, daha az kalorili, ama yukarıda adı geçen yararlı maddeleri içeren başka birçok doğal besinlerden ayrılır.

ŞEKERLERİN YAPISI

Posted by süreyya

Tansiyon ölçümü , sfigmomanometre (tansiyon aleti) ile yapılır. Doğru ölçüm için, kola geçirilen manşonun kol çevresine uygun büyüklükte olması gerekir. Tansiyonu ölçülecek kişi rahat olmalı,en az 5 dakika dinlenmiş olmalıdır. Tansiyon aleti kişinin kalbi ile aynı hizada olmalıdır. Hasta oturur pozisyonda olmalıdır.Genel muayenede yatar pozisyonda ve ayakta da tansiyon ölçülebilir.

Manşon, hastanın sağ koluna, dirseğin 2-3 cm üzerine sıkı bir şekilde takılır.
Steteskop, brakial arter'in üzerine (dirsek iç büklümüne) yerleştirilir.Steteskobun ucu manşonun altına sıkıştırılmamalıdır. Tansiyon aleti nabız kaybolduktan sonra 30-40 mmHg daha şişirilir. 200'e kadar şişirmek çoğunlukla yeterlidir. Gerekirse (ses hala duyuluyorsa) daha da fazla şişirilebilir. Tansiyon aletinin havası yavaş yavaş bırakılır. Sesler duyulmaya başlanır. Duyulan seslere "Karotkoff sesleri" denir. Sırasıyla 5 Karotkoff sesi vardır.

Posted by süreyya

KEMİK İLİĞİ NAKLİ NEDİR?

Çocukluk çağı lösemilerinde esas olan ilaçla tedavidir. Toplam 3-3.5 yıl süren kemoterapi sonunda % 85'lere varan oranda tamamen iyileşme sağlanır. Tedaviye cevap alınamayan vakalarda ve bazı özel durumlarda kemik iliği nakli uygulanabilir (%5-10 oranında).

TEDAVİNİ ESASLARI NELERDİR?

Kemik iliği naklinde temel prensip, kan hücrelerinin yapımını sağlayan ana-kök hücrelerin sağlam bireylerden (verici-donör) alınarak lösemi hastasına verilmesidir. Böylece normal kan yapımı sağlanmış olur.

KİMLERDEN KEMİK İLİĞİ ANA-KÖK HÜCRELERİ ALINIR?

1- Doku grupları (HLA) uygun kardeşlerden veya nadiren diğer aile bireylerinden (ALLOJENİK).

2- Doku grupları (HLA) uygun akraba olmayan vericilerden (Kemik İliği Doku Bilgi Bankası aracılığıyla).

3- Hastanın kendi kemik iliğinin dondurularak saklanması ve gerektiğinde verilmesi.

4- Damarlarımızda dolaşan kanın içindeki ana-kök hücrelerin özel bir yöntemle toplanarak hastaya verilmesi.

5- Göbek Kordonu Kanı: Yeni doğan kardeşin ana-kök hücrelerden zengin plasentasından (eş) toplanan kanın kullanılması.

NASIL KEMİK İLİĞİ ALINIR?

Posted by süreyya

KANSER NEDİR?
Kısaca vücut hücrelerinin isyanı olarak nitelendirilebilecen kansere sebep olan olay (normalde) bölünerek çoğalan ve bir görevi olan hücrelerin yerine yine bölünerek çoğalan fakat bir görevi olmayan hücrelerin oluşması olarak açıklanabilir. Bu hücreler zamanla (genelde) etrafındaki normal hücreleri sıkıştırarak büyümeye başlarlar. Bir yerde büyüyen tümör ameliyatla çıkarılabilir veya başka şekilde (fizyoterapi ile) tedavi edilebilir. Fakat bu hücreler kan dolaşımı veya lenf kanallarını yırtarak dolaşıma girerse vücudun başka yerlerinde de ortaya çıkabilir (“Sıçrama” denilen olgu). Kanser hücresinde gelişme çabuk olur ve hücrelerin artmasıyla ortaya gelen tümör, içinde geliştiği organı tahrip eder. Genelde görülen kanserin tıbbi açıklaması budur.

ÇÖZÜM NE OLABİLİR?

Posted by süreyya

Kanserin en iyi teşhisi, erken yapılan teşhistir. Kanser ne kadar erken belirlenirse, vücutta diğer organ veya dokulara yayılmadan önce tedavi edilebilme şansı da o kadar yüksektir. Günümüzde varolan kanser tarama metodlan ile artık birçok kanser tedavi için yeterli olacak şekilde erken teşhis edilmektedir.

Kanser teşhisinde amaç kanserin çeşidini ve yerleştiği yeri belirlemektir. Her kanser çeşidinin kendine özgü büyüme oranı, yayılma eğilimi ve yayılma eğilimi gösteren hedef niteliğinde özel doku veya organ grupları vardır.

Kanserin çeşidinin belirlenmesi ile doktorunuz bunun nasıl gelişeceğini tahmin edecek ve uygun tedavi işlemlerini planlayabilecek duruma gelir. Kanserin şimdiki durumda ne kadar yayılmış olduğunu (evreleme) belirlemek de, teşhis olayı içerisindedir. Evreleme: kötü huylu tümörleri, tedaviye yön verme amacıyla, klinik belirtileri ve yayılma derecelerine göre evrelere ayırma. Sonuçta doktorunuzun kanserleşme eğiliminin nasıl etkileneceği veya sizin sağlığınızı nasıl etkileyeceğini değerlendirmesi gerekir.

Posted by süreyya

Dozun dikkatli bir şekilde ayarlanması ile yüksek enerji veren radyasyon kanser hücrelerini öldürmede kullanılabilir. Radyasyon terapisi kanserli hastaların yaklaşık yarısında ya tedavinin bir parçasıdır, ya da tek. tedavi biçimidir. Radyasyon terapisine; radyoterapi, ışın tedavisi, kobalt tedavisi veya şualama denir. Bu türden bir tedavi şekli yalnızca radyasyon alabilecek alanlarda ortaya çıkan kanser hücreleri için etkilidir.

Radyasyon, cerrahi müdahaleden önce kanserli bir tümörün küçültülmesi için, cerrahi müdahaleden sonra geriye kalan kanser hücrelerinin büyümesinin durdurulması veya anti-kanser ilaçlan ile ölümcül bir durumda olan bir tümörün ortadan kaldırılması için kullanılabilir. Radyasyon özellikle lenf düğümleri veya ses tellerindeki habis tümörler gibi belli lokalize kanser çeşitlerinin tedavisinde etkilidir.

Cerrahi müdahaleye benzer olarak radyasyon da, eğer kanser tüm vücuda yayılmışsa veya radyasyonun giderilebileceği alan dışındaysa tedavi edici niteliğe sahip değildir. Ancak tedavi muhtemel olmasa bile radyasyon terapisi yine de kullanılabilir. Çünkü tümörleri küçülterek neden oldukları basınç ve ağrıyı azaltabilirler veya kanamayı durdurabilirler.

Posted by süreyya

Eğer cerrahi müdahale veya radyasyon ile dokuların tedavisi mümkün değilse, kemoterapi denilen bir yaklaşımı kullanarak antikanser ilaçlarının kullanıldığı bir tedavi uygun olabilir. Hodgkin hastalığı, çocuklarda lösemi, veya testislerde kanser gibi bazı kanser çeşitlerinde, kanser çok fazla yayılmış olsa bile kemoterapi tedavi edici niteliğe sahip olabilir. Kanserin tedavi edilemez olduğu diğer durumlarda, kemoterapi şikayetleri ortadan kaldırabilir ve hastanın yaşam düzeyini iyileştirebilir.

Kanser kemoterapisi her zaman tek bir ilacın kullanılması anlamına gelmez. Kombinasyon terapisi kanser hücrelerini öldürmek için bir grup ilacın birlikte verilmesini içerir. Eğer antikanser ilaçları cerrahi bir müdahale veya radyasyon tedavisinden sonra varlığını sürdüren kanser hücrelerinin yok edilmesi için kullanılırsa buna adjuvan kemoterapi denir. Adjuvan latincede yardımcı anlamına gelir. Adjuvan kemoterapi genellikle koltuk altındaki lenf düğümlerine yayılan ve ilk cerrahi müdahale sırasında fark edilen göğüs kanseri gibi kanserlerde önleyici bir tedbir olarak kullanılır.

Posted by süreyya

Vücuttaki immün sistem (bağışıklık sistemi), yabancı madde olarak adlandırılan maddelere karşı denetleyici bir sistem olarak hareket eder. Örneğin ilgisiz bir organ bağışçısından nakledilen bir organın varlığına verilen immün yanıt, bu organın reddedilmesi şeklinde olabilir.

Kanser hücreleri de yabancı olarak kabul edilirler. Yıllardan bu yana araştırmacılar kanser hücrelerine karşı doğal immün reaksiyonu artırmaya çalışmaktadırlar. Böylesi bir metod bir tedavi metodu olarak kullanıldığında, bu tekniğe immünoterapi denir.

Beyaz kan hücreleri (antikor) tarafından normal olarak üretilen ve lenfokinler olarak bilinen biyolojik aktif maddelerin kullanımı immünoterapiye dahildir. En iyi kanıtlanmış olan immünoterapi aktif maddesi, viral bir enfeksiyona cevap olarak vücut tarafından üretilen interferondur.

Posted by süreyya

Cerrahi müdahale uzun zamandan beri kanser tedavisinin temelini oluşturmuştur. Cerrahi müdahalenin hedefleri değişiktir. Cerrahi müdahale kanserin ölümcül olup olmadığının belirlenmesi, kanserli bir kitlenin vücuttan alınması veya kötü huylu (ölümcül) hücrelerin vücudun diğer taraflarına yayılıp yayılmadığmın öğrenilmesi için yapılabilir.

Bazen cerrahi bir müdahale bağırsaklar veya safra kesesi kanallarındaki bir tıkanmanın ortadan kaldırılması şeklinde olur.

Bazen de, kanserli tümöral kitlenin hepsinin alınması mümkün değilse, doktorun kemoterapi veya radyasyon terapisini daha etkili hale getirmek için bu kitlenin mümkün olduğunca fazla bölümünü alması şeklinde olur.

Posted by süreyya

DİYABET İLAÇLARI

Tip I diyabeti olan herkesin insülin kullanması gerekir. Bunun nedeni pankreasınızın yeterli miktarda insülin üretmemesidir.

İnsülin reseptörlerinizi açmak ve kandaki şekerin hücrelerinizin içine girip enerji üretmesini sağlamak için daha fazla insüline ihtiyaç vardır.

İnsülin, hap ya da tablet şeklinde kullanılamaz. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde bulunmaktadır. İnsülin enjeksiyonu sanıldığı kadar zor değildir. İnsülin iğnesi çok incedir ve enjeksiyon esnasında canınızı yakmaz. Tip I diyabeti olduğunu öğrenen pek çok insan iğneden ve enjeksiyondan korkar ancak kısa zaman sonra kendi kendine insülin enjeksiyonu yapmanın aslında çok kolay ve ağrısız bir işlem olduğu anlaşılır.

Gerçekte problemi yaratan enjeksiyonu yapma düşüncesidir, ancak bir kez öğrendiğinizde bunun bir sorun
olmadığını göreceksiniz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendinize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığınızı hatırlamanız bu fikre alışmanızı kolaylaştırabilir.

İNSÜLİN VÜCUTTA NASIL ÇALIŞIR ?

Posted by süreyya

Biyolojik süreçlerin büyük bir bölümünü düzenleyen hipofiz, vücudun en önemli iç salgı bezlerindendir.

Hücrelerin yenilenmesi ve bölünerek çoğalabilmesi, başka bir deyişle, büyüme ve yaşamın sürekliliğinin sağlanabilmesi için gerekli birçok madde hipofizde bireşimlenir; bu maddeler metabolizma etkinliklerinin büyük bir bölümünü başlatır ve denetler. Bezin ağırlığı 0,5 gr'den biraz fazladır.
Yeri Yapısı

Hipofiz, kafatasının içinde, kafa tabanını oluşturan kemiklerden kamamsı kemiğin çukuru (Türk eyeri) üzerinde oturur. Beyni ve omuriliği çevreleyen zarlardan en dışta yer alan sertzar bu çukurun içini tümüyle sararak üstü açık bir kesecik oluşturur. Bu kesecikte yer alan hipofiz, hipotalamusun dışındaki tüm komşu oluşumlardan ayrılmıştır. Beyni oluşturan yapılardan biri olan hipotalamus, hipofizin üstünde yer alır ve beze bir sapla bağlıdır.

Posted by süreyya

Geriatrik rehabilitasyon, gerçekte klasik rehabilitasyon uygulamalarindan çok farkli degildir. Rehabilitasyon programi fonksiyonel durumun yani sira, hastanin nörolojik Sample Imagedurumuna, eklemlerinin hareket yetenegine, kas gücüne ve aerobik kapasitesine göre düzenlenir. Buna göre yaslilar 4 gruba ayrilabilir:

• Belirgin olarak fiziksel engelleri olanlar(hemipleji,artrit…gibi.),
• Belirgin hastalik belirtisi olmayan kronik hastaliklar(Kronik kalp hastaliklari, kronik akciger hastaliklari...gibi)
• Belirgin olarak hastaligi olmayan; fakat fiziksel olarak genel aktivitede kaybi olanlar.
• Tam bagimli, fakat rehabilitasyon potansiyeli olmayan hastalar (agir demans,terminal dönem malignite..gibi)

1.ve 2. grup yaslilarda, öncelikle sakatlik nedeni olan patolojilerin rehabilitasyonu gerekir. (romatolojik rehabilitasyon , kardiyak rehabilitasyon, pulmoner rehabilitasyon, hemipleji rehabilitasyonu...)

Posted by süreyya

Ailesel Akdeniz Ateşi (Familial Mediterranean Fever) :

Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF) ; tekrarlayan ateş ve periton, sinoviyum veya plevra enflamasyonu ile karakterize otozomal resessif bir hastalıktır. Karın ağrısı en belirgin özellik olmakla beraber hastaların bir kısmında da artrit bulguları ön plandadır. Vaskülit ve amiloidoz hastalığın dikkat edilmesi gereken yönleridir.Amiloidoz, böbrek yetmezliğine yol açabilmesi nedeniyle, en önemli komplikasyonudur. Ancak kolşisin tedavisi ile FMF atakları azaldığı hatta kaybolduğu gibi amiloidoz gelişme riski de azalmıştır.

Posted by süreyya

Aşılama çocuk hekimliğinin önemli bir uygulama alanıdır. Ancak, yetişkinler için yeterince önem verilmemekte ve uygulama yetersiz kalmaktadır. Oysa her yıl önemli sayıda yetişkin, aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle ciddi sorunlar yaşamakta veya kaybedilmektedir.

ERİŞKİNLERDE AŞILAMANIN ÖNEMİ VE DURUMU
Yetişkinlerde aşılamanıın yeterli düzeyde yapılmamasının nedenlerinden biri gerek hekimlerin gerek toplumun bu konudaki bilgi eksikliğidir. Yan etkiler konusundaki endişeler, erişkinler için aşı bedelinin sigorta ve resmi kuruluşlar tarafından karşılanmıyor olması gibi diğer bazı faktörler de yetersizlikte rol oynamaktadır.. Aşı ile önlenebilir hastalıkların neden olduğu büyük harcamalar yanında toplum ve bireylerin sağlığı açısından yararı gözönüne alınırsa, erişkin aşılaması önemle üzerinde durulması gereken bir konudur.

ERİŞKİNLERDE UYGULANAN AŞILAR
Rutin Aşılama

Posted by süreyya

* Diabet diyeti, yeterli ve dengeli beslenme temeline
dayanmaktadır. Size önerilen miktarlardaki yiyecekler
günlük protein, karbonhidrat, yağ ve enerji ihtiyacınızı
karşılayacaktır.

* Bu diyeti uygularken öğün atlamadan, az ve sık yiyerek kan şekerinizin daha kolay kontrol altına alınmasını sağlarsınız. Önerilen menüdeki yiyeceklerin yerlerini az ve sık yemek koşulu ile değiştirebilirsiniz.

* Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

Diyetinizi yaparken şeker ve şekerli tatlılar, bal, reçel, pekmez, dondurma, çikolata, pasta, kek, meşrubat gibi şekerli gıdalardan kaçınınız.

Yiyeceklerinizin az yağlı ve sıvı yağ ile pişirilmesine özen gösteriniz. Yağda yapıldığı için kızartmaları yemeyiniz.

Tavuk, balık ve hindi gibi beyaz etleri kırmızı ete tercih ediniz. Etlerin görünür yağlarını çıkarınız.

Çok fazla içeren kaymak, krema gibi besinleri mümkün
olduğu kadar yemeyiniz.

Kepekli ekmek, sebze, meyve ve kuru baklagiller gibi
posadan zengin gıdaları diyetinizde sıkça bulundurunuz.

Alışverişinizde diyet ürünlerini tercih ediniz.

Egzersiz programınız ve diyetle ilgili sorunlarınız için
diyetesyeninize ve doktorunuza başvurunuz.

Posted by süreyya

* Diabet diyeti, yeterli ve dengeli beslenme temeline
dayanmaktadır. Size önerilen miktarlardaki yiyecekler
günlük protein, karbonhidrat, yağ ve enerji ihtiyacınızı
karşılayacaktır.

* Bu diyeti uygularken öğün atlamadan, az ve sık yiyerek kan şekerinizin daha kolay kontrol altına alınmasını sağlarsınız. Önerilen menüdeki yiyeceklerin yerlerini az ve sık yemek koşulu ile değiştirebilirsiniz.

* Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

Diyetinizi yaparken şeker ve şekerli tatlılar, bal, reçel, pekmez, dondurma, çikolata, pasta, kek, meşrubat gibi şekerli gıdalardan kaçınınız.

Yiyeceklerinizin az yağlı ve sıvı yağ ile pişirilmesine özen gösteriniz. Yağda yapıldığı için kızartmaları yemeyiniz.

Tavuk, balık ve hindi gibi beyaz etleri kırmızı ete tercih ediniz. Etlerin görünür yağlarını çıkarınız.

Çok fazla içeren kaymak, krema gibi besinleri mümkün
olduğu kadar yemeyiniz.

Kepekli ekmek, sebze, meyve ve kuru baklagiller gibi
posadan zengin gıdaları diyetinizde sıkça bulundurunuz.

Alışverişinizde diyet ürünlerini tercih ediniz.

Egzersiz programınız ve diyetle ilgili sorunlarınız için
diyetesyeninize ve doktorunuza başvurunuz.

Posted by süreyya

* Diabet diyeti, yeterli ve dengeli beslenme temeline
dayanmaktadır. Size önerilen miktarlardaki yiyecekler
günlük protein, karbonhidrat, yağ ve enerji ihtiyacınızı
karşılayacaktır.

* Bu diyeti uygularken öğün atlamadan, az ve sık yiyerek kan şekerinizin daha kolay kontrol altına alınmasını sağlarsınız. Önerilen menüdeki yiyeceklerin yerlerini az ve sık yemek koşulu ile değiştirebilirsiniz.

* Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

Diyetinizi yaparken şeker ve şekerli tatlılar, bal, reçel, pekmez, dondurma, çikolata, pasta, kek, meşrubat gibi şekerli gıdalardan kaçınınız.

Yiyeceklerinizin az yağlı ve sıvı yağ ile pişirilmesine özen gösteriniz. Yağda yapıldığı için kızartmaları yemeyiniz.

Tavuk, balık ve hindi gibi beyaz etleri kırmızı ete tercih ediniz. Etlerin görünür yağlarını çıkarınız.

Çok fazla içeren kaymak, krema gibi besinleri mümkün
olduğu kadar yemeyiniz.

Kepekli ekmek, sebze, meyve ve kuru baklagiller gibi
posadan zengin gıdaları diyetinizde sıkça bulundurunuz.

Alışverişinizde diyet ürünlerini tercih ediniz.

Egzersiz programınız ve diyetle ilgili sorunlarınız için
diyetesyeninize ve doktorunuza başvurunuz.

Posted by süreyya

* Diabet diyeti, yeterli ve dengeli beslenme temeline
dayanmaktadır. Size önerilen miktarlardaki yiyecekler
günlük protein, karbonhidrat, yağ ve enerji ihtiyacınızı
karşılayacaktır.

* Bu diyeti uygularken öğün atlamadan, az ve sık yiyerek kan şekerinizin daha kolay kontrol altına alınmasını sağlarsınız. Önerilen menüdeki yiyeceklerin yerlerini az ve sık yemek koşulu ile değiştirebilirsiniz.

* Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

Diyetinizi yaparken şeker ve şekerli tatlılar, bal, reçel, pekmez, dondurma, çikolata, pasta, kek, meşrubat gibi şekerli gıdalardan kaçınınız.

Yiyeceklerinizin az yağlı ve sıvı yağ ile pişirilmesine özen gösteriniz. Yağda yapıldığı için kızartmaları yemeyiniz.

Tavuk, balık ve hindi gibi beyaz etleri kırmızı ete tercih ediniz. Etlerin görünür yağlarını çıkarınız.

Çok fazla içeren kaymak, krema gibi besinleri mümkün
olduğu kadar yemeyiniz.

Kepekli ekmek, sebze, meyve ve kuru baklagiller gibi
posadan zengin gıdaları diyetinizde sıkça bulundurunuz.

Alışverişinizde diyet ürünlerini tercih ediniz.

Egzersiz programınız ve diyetle ilgili sorunlarınız için
diyetesyeninize ve doktorunuza başvurunuz.


Son yorumlar