warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Nörolojik Hastalıklar Nelerdir


Nörolojik Hastalıklar Nelerdir TIKLAYIN!
Nöroloji beyin ve sinir hastalığı demektir. Beyin ve vücuttaki tüm sinirlerin hastalıklarıyla ve bu sistemlerin hastalığı sonucu bozulan vücudun diğer organlarının hastalıkları ile uğraşır.

Bu hastalıkların başlıcaları; Baş ağrıları, Baş dönmeleri, Felçler, Sara yani epilepsi hastalığı, Parkinson hastalığı, MS (multipl skleroz), Periferik nöropati, Kas hastalıkları, Beynin ve sinirlerin enfeksiyon hastalıkları, Sırt ağrısı, boyun ağrısı, omirilik, sinir kökü hastalıkları, Uyku bozuklukları, Kaza sonucu oluşan kafa travması, omurilik travması... vs.
Nörolojik Hastalıklar Nelerdir TIKLAYIN!
Posted by goncagül

Gerilim baş ağrısı baş ağrıları içinde en sık görülen tiptir. Çevresel faktörlerin değişmesi, aşırı sorumluluk yüklenme, düş kırıklıkları, ailesel ve ekonomik sorunlar gibi insan yaşamındaki önemli değişiklikler sonucu yüz, baş ve boyun kaslarının sürekli gerilmesi ile ortaya çıkan şiddetli baş ağrısıdır. Baştaki veya boyundaki kasların kasılması stres veya huzursuzluk, uzun süre aynı pozisyonda oturma, trafik kazası gibi bir darbeye veya depresyona bağlı olabilir.

Posted by goncagül

Geçici iskemik atak (TIA) olarak adlandırılan geçici ya da aralıklı olarak meydana gelen, beynin geçici bir süre kanlanamaması ile karakterize olan iskemik ataklar, nörolojik bir olaydır. Bu olayı görmezden gelmek kişinin sağlığı açısından ciddi sonuçlara yol açabilir.

Her ne kadar çok uzun sürmese ve kalıcı etki bırakmasa da geçici iskemik atak hafife alınmamalıdır. Zira geçici iskemik atak (TIA), geçiren kişilerin üçte biri gelecekte felç geçirmektedir. Geçici iskemik atak (TIA) hem bir uyarı hem de bir fırsat niteliğindedir. Atak, yakında oluşabilecek felcin habercisidir ve felci önleyebilmek için gereken önlemlerin alınmasını sağlar.

Bulgu ve Belirtiler
Geçici iskemik atak (TIA) genellikle birkaç dakika sürer. Tüm belirtiler birkaç saat içinde kaybolur ve etkileri ise 24 saat içinde ortadan kalkar. TIA belirti ve bulguları, erken inme belirti ve bulgularını andırır:

• Yüzünüzde, bacak ya da kollarınızda, genellikle vücudunuzun tek bir tarafında aniden gelişen güçsüzlük, anormal bir his ya da paralizi
• Konuşmada güçlük, anlamsız kelimelerin söylenmesi veya diğer kişileri anlamada güçlük

Posted by goncagül

Vücudumuzu yöneten merkez beyindir. Bütün aktiviteleri beynimiz sayesinde yaparız. Dolayısıyla beyindeki hücreler arasında elektriksel bir bağlantı vardır. Merkezi sinir sistemi hücrelerinin beklenmedik, aniden elektriksel boşalması sonucu epilepsi ortaya çıkar. Bir kaç dakika sürer ve sonra geçer. Bu durum bir defadan fazla meydana gelirse buna epilepsi hastalığı denir. Halk arasında "sara" hastalığı olarak bilinir. Nöbetler şeklinde görülür.

Dünyada yaklaşık 40 milyon sara hastası vardır. Ülkemize bu sayı 700 bin civarındadır. Toplumda sara hastalarına genelde kötü gözle bakılmaktadır. Oysaki epilepsi sadece sinirsel bir hastalıktır ve epilepsi hastaları asla deli değildir ve hastaların zeka anormallikleri yoktur.

SARA HASTALIĞININ NEDENLERİ

Genelde epilepsinin nedeni bulunamaz fakat sıklıkla çocukluk çağında ortaya çıkan bu hastalıkta bazı etmenlerin hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

* Doğuştan gelen faktörler: Doğum sırasında beynin oksijensiz kalması ya da zedelenmesi, genlerin bulunduğu kromozomlarda meydana gelen hastalıklar, enzim eksikliği,

Posted by goncagül

EPİDURAL APSE, SUBDURAL AMPİYEM

Etyoloji : İnfant ve erken çocukluk döneminde görülen en sık etken organizmalar H.influenzae ve aerobik streptokoklardır. Geç çocukluk çağı ve erişkinlikte aerobik streptokoklar, anaerobik streptokoklar, bakteroides, proteus ve daha nadir olmak üzere S.aureus’dur.

Klinik Bulgular : Anamnezinde sinüzit, otit, kafa travması, multipl travma veya geçirilmiş bir nöroşirürjikal operasyonu olan bir hastada; ateş-orta derecede bir başağrısı ve şuur bulanıklığı akla epidural apse veya subdural ampiyemi getirmelidir. FM’de kafatasında hassasiyet ve eritematöz bir subgaleal ödem bu bölgede mevcut bir apseyi oldukça destekleyen bulgulardır. Hastalarda ense sertliğinin bulunması şart değildir. Fokal nörolojik bulgular; fokal nöbetler, hemiparezi veya hemipleji, afazi ve konjuge bakış bozukluğudur.

Tanı : Direkt grafiler sinüslere ait bir infeksiyon veya kafatasında osteomyelit lehine bulgular verebilir. Daha detaylı bilgi CTve MRI ile elde edilir. Nöbet anemnezi olan hastalara mutlaka EEG yapılmalıdır.

Posted by goncagül

Klinik Bulgular : Ensefalitler mortalitesi yüksek olan infeksiyonlardır. Genellikle meningeal infeksiyonunda iştirak etmesiyle meningoensefalit, omuriliğin iştirak etmesiyle de meningoensefalomyelit gibi klinik tablolara sık rastlanır. İnfeksiyon belirgin olarak başağrısı, ense sertliği ve BOS’da lökosit artması ile karakterize meningeal irritasyonun belirti ve bulgularıyla kendini gösterir. Beyin ve medulla spinalisdeki infeksiyonun lokalizasyonuna göre mental ve sinirsel semptom ve bulgular ön plandadır. Bazen nörolojik tablo oluşmadan psikotik davranış bozukluklarıyla ortaya çıkabilir.

Tanı : EEG’de fokal anormalliklere % 80 oranında rastlanır. Beyin tomografisinde ilk 5 gün içinde büyük oranda normal bulgulara rastlandığı için serebral MR görüntüleme fokal infeksiyonu saptamada en duyarlı yöntemdir.
Postvaksinal ve postinfeksiyoz ensefalomyelitlerde MR’da demiyelizasyonla ilişkili bulgular saptanır.

Posted by goncagül

Müsküler distrofi ilerleyici bir hastalıktır. BU hastalıkta kas dokusu küçülür ve zayıflar. Bu ender görülen hastalığın en yaygın tipine Duchenne müsküler distrofisi denir. Bunun en duyulmuş eş anlamlısı alancı hipertrofik müsküler distrofıdir.

Belirtiler

- Belirgin bir koordinasyon yokluğu ile karakterize adale zayıflığı, yürüme bozukluğu ve kolları başın yukarısına kaldıramamak, ilerleyen rahatsızlık, sonuçta hareket yeteneğinin kaybına varır.

Henüz anlaşılmamış olan nedenlerden bu hastalığa tutulan kişilerde adale fonksiyonu için şart olan temel bir protein yoktur. Bu proteinin yokluğunda adaleler gittikçe zayıflar yine de normalden büyük görülebilir çünkü kaybedilen adalenin yerini yağ dokusu alır.

Bu ender görülen hastalığa yatkınlık kalıtımsaldır. Genellikle erken yaşta (çoğu zaman 5 yaşından önce) başlar ve yalnız erkeklerde görülür.

Teşhis

Küçük çocukta hareket güçlüğü -yürüme, tırmanma, merdiven çıkma, elleri başın üzerine kaldırma zorluğu- Duchenne musküler distrofisi bulunduğunu gösterebilir. Doktor büyük ihtimalle adale dokusunun biyopsisini isteyecektir.

Posted by goncagül

Spinal müsküler atrofi (SMA)'ler; her yaşta görülebilen,
paralize neden olan hastalıkların en büyük, önemli ve
heterojen grubunu oluşturur. SMA'lar kalıtım şekillerine
göre üç grupta sınıflandırılırlar,

1) Otozomal resesif geçiş gösteren SMA;

Otozomal resesif kalıtım gösteren SMA, en sık rastlanan
form olup, batı toplumlarında, çocuklarda kistik fibrozisten
sonra 2. sıklıkta görülen ölümcül bir hastalıktır. Bu top-
lumlarda 1/6000-1/10000 oranında görülebilen hastalığın
taşıyıcı sıklığı 1/40-1/80 arasında değişmektedir (1). Bu
nöromüsküler hastalık omurilikte yer alan alfa-motor
nöronların dejenerasyonuna ve simetrik kas zayıflığına
neden olur. Tüm SMA'ların yaklaşık %95'inin bulunduğu
bu grupta tanı SMA konsorsiyumu tarafından belirlenmiş olan
kriterlere göre konmaktadır (2,3). Çocukluk çağı proksimal
SMA hastalığı başlangıç yaşı ve klinik şiddetine göre 3
tipe ayrılmaktadır. Tip I (Werding-Hoffmann hastalığı) en
şiddetli formu olup hastalar yardımsız oturamaz ve 2
yaşından önce kaybedilirler. Ara form olan tip II
(Intermediate form-subakut form)'de hastalar oturabilir
fakat yürüyemezler, tip III (Kugelberg-Welander hastalığı)

Posted by goncagül

Kişinin zihinsel ve sosyal yeteneklerinin, günlük işlerini sürdürmesini etkileyecek derecede ve ilerleyici biçimde kaybına neden olan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan kişilerde; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülür. Zihinsel işlevlerdeki aksaklıklar zamanla hastanın günlük yaşamını sürdürmesini olanaksız hale getirir. Bu durum, hastanın yıkanma, yemek yeme gibi günlük tüm ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanmasını zorunlu kılar.

Normal yaşlanma ile beyinin çalışması bir miktar yavaşlar ama her yaşlıda bunama (demans) belirtileri bulunmaz. Kişinin kendi işlerini yardımsız olarak yapabilmesi normal yaşlanma ile bunama durumlarını ayırt etmekte önemlidir. Fiziksel bir hastalığı olmadığı halde günlük işlerini yapmak (yemek yeme, giyinme, temizlenme vb.) için bile yardıma ihtiyaç duyan hastalarda demans düşünülmelidir. Yaşlı kişilerin çoğu hafızalarının eskisi kadar iyi olmadığından şikayet ederler. Tanıdıklarının isimlerini, yapacakları işleri hatırlamakta güçlük çekerler. Fakat her unutkanlık bir bunama belirtisi değildir.

Posted by goncagül

İngiltere de ilk olarak 1986 yılında patlak veren ve sığır etinden insanlara da geçebileceği kabul edilen Deli Dana hastalığının başlıca nedeninin hayvancılığın bir sanayi haline geldiği Avrupa da sığırların ot yerine etle beslenmesi olduğu sanılıyor. Avrupa ülkelerinde et ve süt hayvanları ucuz ve karlı olduğu gerekçesiyle, giderek artan biçimde, bitkisel yemler yerine kemik tozu ve insan tüketiminde kullanılmayan artık etlerden imal edilen yemlerle besleniyor. Birçok bilim adamı doğal beslenme biçimine aykırı bu diyetin tehlikeli hayvan hastalıklarının yayılmasına neden olduğunu düşünüyor.

BSE

BSE, Bovine Spongioforme Encephalopathie kelimelerinin kısaltılması. Türkçesi: Sığırların beyinlerinde süngerimsi biçimde dejeneratif değişiklerin oluşmasıyla belirgin hastalık. Hastalığa yakalanan sığırların hareketlerinde anormallik olduğu için, bu hastalığa halk arasında “deli dana” hastalığı denildi.

BSE’NİN KÖKENİ

Posted by goncagül

CHARCOT-MARIE-TOOTH hastalığı üç doktor tarafından tanımlandıktan sonra 1886 yılında bu ismi almıştır. Profesör Jean-Martin Charcot (1825-1893) Pariste önceleri barut fabrikası iken sonradan Salpetriere Hastanesi adını alan ve halen ayakta duran hastanede birlikte çalıştıkları öğrencisi Pierre Marie (1853-1940) ve Londra’da Dr.Howard Tooth (1926-1956)

CMT aynı zamanda peroneal muskuler atrofi olarak ta anılır (PMA) ,çünkü ilk olarak ayağı yukarı doğru kaldırmayı sağlayan ve baldırın ön kısmından aşağı inen peroneal kas etkilenir. Zayıflamış peroneal kas dağınık yürümeye, düşük ayak ise takılıp düşmeye neden olduğundan parmak uçları kurtuluncaya kadar hasta bacağını kaldırma gereğini hisseder,yere koyduğunda ise ayak bir tarafa eğilir.

Posted by goncagül

Halk arasında baloncuk olarak bilinen anevrizma denince; genel olarak temiz kan taşıyan damarlara (arter) ait genişlemeler anlaşılır. Anevrizmalar aort damarı gibi çok geniş damarlarda oluşabildiği gibi, küçük ve orta boy damarlarda da teşekkül ederler. Bu bölümde konu edilen, bazen hiç bir belirti vermeden ani kanamalarla bazen çok dramatik sonuçlara yol açan beyin anevrizmalarıdır.

Anevrizmalar yapı itibarı ile damar duvarının doğuştan zayıf olduğu noktalarda, genellikle de damarın daha küçük dallara ayrıldığı noktalarda oluşur. Damar duvarının zayıf olduğu noktada damar içi basınç (tansiyon) nedeniyle her kalp atımında damar duvarı zayıf noktadan dışarı doğru bombeleşerek baloncuk oluşur. Baloncuk duvarı, basınca dayanamadığı anda da patlar, patlama ya kendiliğinden olur ya da eforla oluşur. Örn. öksürme, ıkınma, cinsel temas gibi basınç artmasına neden olan aksiyonlar...

* Anevrizma kimlerde oluşur, risk faktörleri nelerdir... Damar duvarındaki yetersizlikler (Doğumsal)
* Damar duvarındaki Arteriosklerotik veya hipertansif değişiklikler.
* Travmatik (darp veya kaza sonucu kafa yaralanmaları)
* Enfeksiyona bağlı

* Risk Faktörleri: Hipertansiyon

Posted by goncagül

Genel sınıflandırma

Nöroşirurjinin önemli bir hastalık grubunu beyin tümörleri oluşturmaktadır. Genel olarak beyin tümörlerini malin (kötü huylu) ve benin (iyi huylu) olarak sınıflandırabiliriz.

I-Malign Tümörler

A-Glial Tümörler: Beynin en sık görülen tümörleridir. Beyin kanserlerinin çoğunu bunlar yapar. Kontrolsuz çoğalma özelliği olan hücreleri içerir. Hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokunun içine uzanır, çok nadir de olsa omuriliğe, hatta vücudun diğer organlarına da yayılabilirler. Evrelendirmesi dört grupta yapılır. Evre I ve Evre II "düşük evreli" olarak adlandırılırken, Evre III (anaplastik astrositom) ve Evre IV (glioblastoma multiforme) ise "yüksek evreli" kabul edilir. Bu gruptaki bazı diğer tümörler; ependimom, medulloblastom, oligodendrogliomdur. Sağkalım süreleri, patolojık evreleme, radyoterapi, kemoterapi alıp almama durumu, yaş ile ilişkilidir. Düşük evreli glial tümörlerde sağkalım süresi uzundur. Düşük evreli tümörler yüksek evreli tümörlere dönüşebilir. Yüksek evreli gliomlar için ortalama hayatta kalma şansı çok daha kısadır.

Posted by goncagül

Beyinde görülen kanamalar,urlar, iltihaplanmalar vb. çeşitli hastalıklardır. En önemli organ olan beyinde görülen çeşitli hastalıkların vücudun başka bir yerinde önemli bozukluk yaratma olasılığı yüksektir. Kızamık, tifo, zatürree gibi hastalıklar sırasında, ya da göz, iltihaplanmalarında mikroplar beyne yayılarak beynin iltihaplanmasına yol açabilirler, buna beyin iltihabı (ansefalit) denir. Ansefalit, ölümle, psikolojik yetersizliklerle ya da felçlerle sonuçlanabilir. Kılcal damarların sertleşmesinden doğan beyin kanamaları daha çok yaşlılarda görülür. Şiddetli kanamalarda koma durumu, felç ya da ölüm görülebilir. Kan dolaşım sistemine katılan bir kan pıhtısı beyinde tıkanmaya neden olur, buna beyin ambolisi denir ve sonucunda felç görülür. Beyin damarlarının iç yüzeylerinin kanser vb. gibi hastalıklarla bozulmasından dolayı tıkanmalar da olabilir, buna beyin trombozu adı verilir. Çeşitli nedenlerle beyin dokusunda ya da beyin zarında urlar ortaya çıkarak, bulundukları yere ve neden oldukları rahatsızlıklara göre değişik belirtiler gösterirler. Hareketlerde görme, işitme gibi duyularda bozukluklar, baş ağrısı gibi belirtiler yapan urlar çoğunlukla ameliyatla alınır.

Posted by goncagül

Beyin felci, çocukluk döneminin en yaygın olarak görülen sakatlık nedenlerinden biridir. Doğum öncesinde, sırasında veya sonrasında merkezi sinir sisteminin hareket işlev alanlarının hasar görmesinden kaynaklanır.

Beyin felcinin birçok nedeni vardır. Yaygın nedenlerden biri; beyin dokusu içinde yeterli oksijen bulunmamasıdır (anoksi). Yapılan araştırmalar beyin felci olan bebeklerin üçte birinin vücut ağırlığının 2250 gramın altında olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Doğum sancısı ve doğum sırasında beynin hasar görmesi, bakteriyel menenjit gibi bir enfeksiyon ve hemoraji (kanama) de diğer nedenleri oluşturur. Ancak genellikle belirgin bir açıklama bulunamamaktadır.

Dört tip beyin felci vardır: Spastik beyin felci, ekstrapiramidal beyin felci, atonik beyin felci ve bu tiplerin karışımından oluşan beyin felci.

Spastik beyin felci en yaygın olan tiptir. Spastik beyin felci bulunan bir bebekte, yeni doğanlara özgü bazı reflekslerde anormal inatçılık görülür. Hiperaktif bir tutma refleksi bebeğin ellerinin iyice sıkılmış bir yumruk biçimini almasına yol açar. Bebek büyüdükçe kol ve bacakları daha spastik ve katı bir hal alır.

Posted by goncagül

Beyin kanamalarının nedenleri arasında en sık rastlanılanı hipertansiyona bağlı beyin içi arter kanamasıdır (intraserebral kanama = serebral arter kanaması).

Beyne ait damarsal hastalıklar arasında en kötü tabloya yol açan durum serebral arter kanamasıdır. Tipik özellikleri; yaşlı, şişman, erkek ve hipertansiyonu olan bir hastada ani baş ağrısı, bulantı, kusma ve hızlı gelişen tek taraflı felç ile birlikte şuur kaybı meydana gelir. Daha sonra kanamanın yeri, şiddeti, beyinde meydana gelen diğer değişiklikler ve hastanın diğer genel hastalıklarına bağlı olarak ya hasta kaybedilir, ya gittikçe kötüleşen koma gelişir ya da sekel bırakabilecek yavaş bir iyileşme görülür.

Kanamaların şiddeti çok değişkendir, çok az miktarda olabileceği gibi, beynin dış tabakasında yarık şeklinde kanamalar da meydana gelebilir.

Kanamaların yerine göre gözde kanama tarafında kayna, baş ağrısı, görme alanı bozuklukları meydana gelebilir (bazı noktaları göremez). Göz hareketleri kanamanın yerine göre değişkenlik gösterir (aşağı kayma, yatay bakış gibi).

Posted by goncagül

Serebral (beyin ) absesi hemen daima vücutta bir başka bölgedeki bir infeksiyon odağından kaynaklanır. Bunlar arasında birinci sırada paranazal sinüslerin ve kulak boşluklarının infeksiyonu gelir. Akciğer abseleri ve bronşektazi de önemli bir grubu oluşturur. Bir diğer büyük grup da akut bakteriyel endokardit komplikasyonlarıdır. Çok daha seyrek olarak da pelvik infeksiyonlar, osteomiyelit, diş absesi gibi fokal infeksiyonlar sorumludur. Olguların sadece % 10 kadarında travma ve intrakranyal cerrahi girişimler sorumludur. Serebral abselerin üçte biri fokal yayılma ile duranın aşılması veya serebral venöz dolaşımın invazyonu ile gerçekleşir; bu durumda abse lokalizasyonu primer infeksiyona komşuluk gösterir. Uzak bir kaynaktan hematojen yolla yayılma ise olguların üçte birinde sözkonusudur (metastatik abse). En sık serebral abse etkenleri arasında anaerob veya mikroaerofilik streptokoklar, bakteriodes gibi diğer anaeroblar, stafilokoklar, aktinomyces, nocardia yer alır. Mantarlar da abse yapabilirler.

Patoloji, klinik ve radyolojik bulgular:

Posted by goncagül

Uzmanlar bellek kaybını yavaşlatmak ve en düşük düzeyde tutabilmek için bizim alabileceğimiz bazı önlemler olduğunu müjdeliyorlar. Beyin hücrelerinin azalması, yaşlılığın kaçınılmaz sonucudur. Fakat bazı besinlerin yardımıyla beyin hücrelerinin ölümü geciktirilebileceğini artık tıp uzmanları da kabul ediyorlar. Doğru takviyelerle yaşa bağlı bellek kaybını ve zamanla Alzheimer hastalığına yakalanma tehlikesini ortadan kaldırmak mümkün diyor uzmanlar.

Unutkanlık gençler için de önemli bir sorun olmaya başladı. Uzmanlar stresin, ağır yaşam koşullarının ve yetersiz beslenmenin beyin hücrelerinin erken ölümüne yol açtığını belirtiyorlar.

Posted by goncagül

Bel ağrısı son derece yaygındır ve insanların tıbbi yardım araştırdıkları ikinci en sık nedendir. Bel ağrısından şikayet eden hastaların sayıca çokluğuna karşın hastaların yalnızca % 1 inde siyatik ağrısı tarzında şikayetler ve % 1-3 ünde bel fıtığı ( lomber disk herniasyonu ) vardır. Siyatik, bel fıtığı için öylesine tipik bir göstergedir ki, siyatik ağrısı olmaksızın klinik olarak anlamlı bir disk herniasyonu ihtimali çok düşüktür. Ancak bunun istisnaları vardır, idrar kaçırma ve bacaklarda kuvvetsizlik gibi bulgularla ani olarak ortaya çıkan Cauda Sendromu bu istisnalardan bir tanesidir. İstisnalardan bir diğeri spinal stenoz adı verilen omurilik kanalının normal ölçülerden dar olması halidir.

Genel Bilgiler ve Terimler

Posted by goncagül

Bilincin ve ayakta durma yeteneğinin geçici olarak kaybolması ve ardından bu durumun kendiliğinden düzelmesi ile bayılma oluşmaktadır. Eski yıllarda bayılmanın sadece isteğimiz dışında çalışan otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik altkollarındaki fonksiyon bozukluğundan kaynaklandığı düşünülürdü. Ancak görüldü ki bayılma yalnızca bu yolla değil, kalp ve özellikle toplar damarların yetersiz fonksiyonu, kansızlık, metabolik hastalıklar ve damarlardan salınan biyokimyasal faktörler de burada rol oynamaktadır.

Beyin sapına olan kan akımının düşmesi ile yaklaşık 10 saniye içinde şuur kaybı gerçekleşir. Bu hadise vasovagal refleks, kalp ritminde düzensizlikler, otonom sistemin yetersizliği, beyin akımını ve oksijenasyonunu azaltan her koşul ile ortaya çıkmaktadır. Vagal uyarılarla pankreastan salınan polipeptidler bireylerde bayılmadan önce oluşan sindirim sistemi belirtilerine yol açar, göz dolaşımının azalması ile de görmede bulanıklık oluşur.

Posted by goncagül

VERTİGO NEDİR?

Bazı insanlar denge problemlerini baş dönmesi olarak nitelendirirler. Çevrenin dönmediği bu denge bozukluğu bazen iç kulağa bağlı bir problemden dolayı ortaya çıkar. Bazı insanlar ise denge sağlamaktaki zorluklarını vertigo kelimesiyle açıklarlar. Bu kelime Latince "dönmek" fiilinden gelmektedir. Bu hastalar sıklıkla kendilerinin veya çevrenin döndüğünü söylerler. Vertigo çoğunlukla iç kulak probleminden kaynaklanır.

HAREKET HASTALIĞI VE DENİZ TUTMASI NEDİR?

Bazı insanlar uçağa bindiklerinde veya arabada bulantı hissederler, hatta bazen kusarlar. Bu duruma taşıt tutması denilir. Bir çok insan bu rahatsızlığı gemiye bindiği zaman çeker bu yüzden aynı olay olmasına rağmen buna deniz tutması denir. Deniz tutması sadece ufak bir rahatsızlıktır. Bunun dışında herhangi bir tıbbi bozukluğun ifadesi değildir. Ancak bazen yolcular bu rahatsızlıktan dolayı çok kısıtlanabilirler. Çok az bir kısmında da bu rahatsızlık yolculuk bitse dahi birkaç gün daha sürmektedir.

DENGE SİSTEMİNİN ANATOMİSİ


Son yorumlar