sağlık
Kan Verme İşleminde Kurallar
Yaş:
18 - 65 yaşları arasında olan her sağlıklı kişi kan verebilir.
Sıklık:
Erkekler,en sık 2 ayda bir; kadınlar ise, en sık 3 ayda bir olmak üzere ve yılda toplam 4 üniteyi geçmemek koşuluyla kan verebilirler.
50 kg'ın üzerinde olan herkes kan bağışı yapabilir.
Miktar:
Bağışlanan kan standart olarak 450 mL'dir. İnsan vücudunda toplam 5000-6000 mL kan olduğu düşünülürse, bu miktar, toplam kan hacminin sadece % 7,5-9' u kadardır.Kan bağışını takiben, eksilen sıvı hacmi, damar dışındaki sıvının, damar içine geçmesiyle saatler içerisinde karşılanır. Hücrelerin yenilenmesi süreci ise, 2 ay kadardır. Düzenli aralıklarla yapılan kan bağışının sağlık açısından herhangi bir sakıncası olmadığı gibi, aksine bir çok yararı mevcuttur.
Kansızlık
Kansızlık, elbetteki kan bağışı için engeldir. Günlük yaşamın olağan sayılabilecek ve çoğunlukla psikolojik kaynaklı olan halsizlik, bitkinlik gibi durumlar, anemi olarak algılanmamalıdır. Anemi tanısı, kan testleriyle yapılmaktadır. Kan bağışı için kriter hemoglobin değeridir...
Muhafaza etme
Kafein ve Sağlık Üzerine Etkileri
Kafein nedir?
Kafein dünyada en az 63 tür bitkinin meyvesi, tohumu ve yaprağında doğal olarak bulunan bir bileşiktir.
Hangi besinler ve içecekler kafein içerir?
Kafeinin en çok bilinen kaynakları kahve, çay, kolalı içecekler ve çikolatadır. Besinlerdeki kafeinin miktarı besinin hazırlanmasına, üretim yöntemine, besinin tüketildiği miktara göre değişir. Çay ve kahve bitkilerinin çeşitliliği de kafein miktarını etkilemektedir. 220-240 mI’lik bir fincan kahve ile yaklaşık 85 mg, yine 220-240 mI’lik bir fincan çay ile yaklaşık 24 mg, 30 gramlık bir parça çikolatadan ise yaklaşık 8 mg kafein alırız.
Kafein besinlere neden eklenir?
Koka bitkisinin tanesi ve çay yapraklarından oluşturulan besinler ve içeceklerde de biraz kafein vardır. Ayrıca bazı besinlere ve içeceklere de lezzet için kafein katılmaktadır.
Tüketilen kafein miktarının sınırı ne olmalıdır?
Doktorunuzla Nasıl Konuşmalısınız?
Sağlık bakımınızla ilgili olarak mümkün olan en iyi kararları verebilmek için doktorunuzla ilişkiniz, birlikte çalıştığınız bir ortaklık şeklinde olmalıdır.
Sağlığınızla ilgili her tür kaygınızı ve gereksiniminizi doktorunuza açık ve dürüst biçimde iletebilmeniz çok önemlidir. Doktorunuz da sağlık konusundaki bilgileri size açık ve anlaşılabilir olarak iletmelidir.
JAMA'da yer alan bir çalışma, bazı hekimlerle hastaları arasındaki iletişimin, hastaların tam olarak bilgilenmelerini ve sağlık bakımlarıyla ilgili kararlara katılabilmelerini sağlayacak şekilde düzeltilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
MUAYENEHANE ZİYARETİ İÇİN HAZIRLIK:
Her doktor ziyaretinde, zamanınızı en iyi şekilde kullanmaya çalışın. Ziyaretten önce yapabileceklerinizle ilgili bazı öneriler:
* Ziyaret sırasında doktorunuza sormak istediklerinizi yazın ya da tartışmaya hazırlanması için yazılı bir listeyi doktorunuza verin.
Tüketime sunulan veya sunulacak olan gıdaların görünüm ve lezzetlerini tüketicinin arzu ettiği duruma getirmek, bozulmalarını önleyerek, gıdaların raf ömrünü uzatmak amacıyla gıdalara tüketime sunulmadan önce bilinçli ve amaçlı olarak ilave edilen maddelere GIDA KATKI MADDELERİ denmektedir .
Gıda katkı maddeleri; Sağlık Bakanlığı nın gıda katkı maddeleri yönetmeliğinde şu şekilde tanımlanmıştır : "Normal koşullarda tek başına tüketilmeyen ya da tipik besin bileşeni olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olmayan ve besinin üretilmesi, işlenmesi, hazırlanması, ambalajlanması, taşınması, depolanması sırasında teknolojik amaçla ya da beklenen sonucu elde etmek için ürüne ya da bir öğesini elde etmek için yan ürüne doğrudan ya da dolaylı olarak ve bilinerek katılan maddelerdir" . Gıdalara hile ve besin değerini arttırmak amacıyla katılan maddeler ise GKM değildir.
GKM nin Kullanımında Genel Koşullar
GKM gıdalara bilinçli ve amaca yönelik olarak katılmaları yanında, aşağıda sıralanan koşullara uygun kullanılmak zorundadırlar .
Folik Asit Eksikliği Erkeklerde Kısırlığa mı Neden Oluyor ?
Vitamin B9 olarak da bilinen Folik asit, özellikle sebzelerde, portakal suyunda ve tahıllarda bulunuyor. Bugüne kadar folik asitin, özellikle hamilelik döneminde bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimi için olan önemi üzerinde durulmakta idi.
Ancak Kaliforniyalı araştırmacılar folik asit ile ilgili yaptıkları bir çalışmanın sonucunu açıkladıklarında, bu vitaminin farklı bir rolü üzerinde de durulmaya başlandı. Araştırma sonuçlarına göre erkeklerde genelde kısırlıkla birlikte olan sperm sayısı azlığı durumunda aynı zamanda folik asit (bir tipi) eksikliği de bulunduğu saptandı.
Araştırmacılardan Lynn Wallock (Oakland Araştırma Enstitüsü Çocuk Hastanesinde araştırma görevlisi), yaptığı açıklamada sonuçların erkek üreme sağlığı açısından önemli olduğunu gösterdiğini belirtti.
Dalış Kazaları:
§ İki türü vardır. Barotravma (basınç hasarları) ve dekompresyon hastalığı. Değişen basınç ve kan gazlarının kimyasında değişiklikle meydana gelir. Skuba ve serbest tüpsüz dalışlarda farklı hastalıklar oluşabilir.
§ Birimler: Basınç mmhg veya psi (birim-alana düşen pound) ile ölçülür. Deniz seviyesi 1atmosfer basınç 760 mmhg veya 14.7 psi dir. Daldıkça her 33 ft de 1 atmosfer basınç yükselir.
§ Barotravma : Sık olarak tüpsüz dalışlarda ortaya çıkar. Vucüt üstünde artan basınç ile kulaklar, akciğerler ve solunum yolları en çok hasar görürler. 5 metrelik bir dalışta dahi sağlam kulak zarı hasar görebilir. Dalış ve çıkışta basınç ayarlaması yapamıyanlarda, panik çıkışlarda hasar daha fazladır. Sinüslerde ve burunda kanama, kulak zarı yırtılması ve en tehlikeli olanı pnömotorakstır (akciğerlerin yırtılması). Pnömotoraks hızlı-panik çıkışta akciğerdeki havanın da tutulması ile meydana gelir. Kişide işitme bozuklukları, baş dönmesi, bulantı, kusma, burun kanaması, öksürük ve solunum sıkıntısı, göğüs ağrısı varsa barotravmadan kuşkulanmalıdır.
(CPR) KARDİYO- PULMONER RESİSÜTASYON
*CPR ani kalp ve solunum durması durumunda, daha ileri yaşam destegi sağlanıncaya kadar yapılacak aktivitedir.
*Kardiyo-pulmoner Resisütasyon (CPR) ani ölüm durumunda yapılmaktadır.
ANİ ÖLÜME NEDEN OLAN FAKTÖRLER
* Ventriküler fibrilasyon
* Elektrik çarpması
* Suda boğulma
* İlaç reaksiyonları
* Gaz - dumanla boğulma
* Travma
TEMEL YAŞAM DESTEĞİ İÇERİKLERİ
*Solunum kaybında solunumu sağlamak
* Kalp durmasında göğüs masajı yapmak
* VF ve VT’ de defibrilasyon uygulamak
* Yabancı cisimleri tanımak ve çıkartmak
* Kalp krizi ve felç geçiren hastaya erken tanı koymak
ZAMAN KRİTİKTİR
* 0-1 dakika ; prognoz iyi , kardiyak irritabilite olabilir.
* 0-4 dakika ; Geri dönüşsüz beyin hasarı beklenmez
* 4-6 dakika ; Beyin hasarı görülebilir
* 6-10 dakika ; Beyin hasarı olasılığı yüksek
* 10 dakika ; İrreversible beyin hasarı
CPR’da HIZ ÖNEMLİDİR !!!
*Arrestten sonra ilk 4 dakika içinde CPR’ a başlandığında yaşam şansı %7
CPR’a BAŞLAMAK ?
*** SOLUNUMU DURMUŞ VE NABIZSIZ tüm hastalar için, kontrendike bir durum olmadğığ sürece başlanır.
DİKKAT !!!
CİNSEL İLİŞKİNİN SAFHALARI
Masters ve Johnson(1966), insan cinsel yanıt sürecinin fizyolojik olarak birbirini izleyen 4 aşamaya ayırdılar:
1- Uyarılma (Excitement)
2- Plato (Plateau)
3- Orgazm (Orgazm)
4- Çözülme (Resolution).
1974 yılında Kaplan’ın bunlara daha psikolojik bir boyut olan istek aşamasını eklemesi ve diğer aşamaların birleştirilerek tek başlık altında toplanması ile Kaplan’ın trifazik (üç fazlı) modeli geliştirildi:
1- Cinsel istek (sexual desire)
2- Cinsel uyarılma ( sexual arousal)
3- Doyum (orgazm)
Önerilen bu fazların herhangi bir yerindeki bozukluk cinsel işlev bozukluklarının sınıflamasına yardımcı olur.
Neleri bilmelisiniz ve neler yapabilirsiniz ?
40’lı ve 50’li yaşlardan sonra hafızamız zayıflamaya başlıyor. "Niçin isimleri hatırlayamıyorum, anahtarlarımı nereye koydum?" gibi soruları sormaya başlıyoruz. Yıllar ilerledikçe bu sorular sıkıntı ve üzüntü sınırını aşıp "Alzheimer hastalığı gibi ciddi bazı rahatsızlıkların başlangıcı olabilir mi?" endişesine götürüyor bizleri. Günümüzde ilerlemiş görüntüleme teknikleri, hayvan araştırmaları ve fizyolojik çalışmalarla, bilim adamları sadece hastalıkları değil aynı zamanda beynimizin nasyl çalıştığı ve yaşlandığını araştırıyorlar. Ayrıca beynimizi nasıl sağlıklı ve zinde tutabileceğimiz konusunda da önerilerde bulunuyorlar.
Neler kaybediyoruz?
Göztaşı olarak da bilinir. Mavi ve kokusuz bir maddedir. Yoğunluğu : 1.02 g/cm3. Suda tamamen çözünür.
Sağlık Etkileri
Yanlışlıkla içildiğinde veya yutulduğunda : mide ağrısı, kusma, ishal, kan basıncında düşme (hipotansiyon), çarpıntı, asidoz, bayılma şikayetleri ortaya çıkabilir. Kısa süre içerisinde ölüm meydana gelir.
Göze temas ettiğinde korneada hasar meydana gelebilir.
Cilde temas ettiğinde hafif irritasyona neden olabilir.
Solunduğunda : solunum yollarında irritasyon, öksürük, nefes darlığı meydana gelir. Çok miktarda solunmuşsa metal-dumanı ateşi denilen durum meydana gelir.
İlk yardım
Yutulduğunda : Çok miktarda su içirilir ve kusturulur. Hekim çağrılır.
Göze temas durumunda : göz kapakları genişçe açılarak bol temiz su ile yıkanır.
Cilde temas durumunda : temas eden yer bol su ile yıkanır.
Tüm bakırlı bileşikler, sudaki her tür canlı için zehirlidirler. Bakır iyonları ; balıkları, algleri, protozoa ve bakterileri 1mg/Litre.nin altındaki dozlarda öldürürler. İstiridye, midye gibi kabuklu deniz hayvanları da 12 saat süreyle 0.1-0.55 mg/Litre bakır iyonlarına maruz kaldıklarında ölürler.
Karnın sağ alt bölümünde apandis (apendiks) denen kalın bağırsağın uzantısı bulunur. Solucan şeklinde ve hareket kabiliyeti olan apandisin içinden herhangi bir besin geçmez. Uzunluğu çocuklarda biraz daha fazladır. Yaklaşık 9-10 cm uzunluğundadır fakat bundan daha az ya da daha fazla olabilir. Yerleştiği yer bazı kişilerde farklılık gösterebilir. Bu durum apandis rahatsızlığı olanlarda tanı koymayı zorlaştırır.
Apendiksin (apandisin) çoğunlukla dışkı veya daha az bir ihtimalle safra taşı, tümör ya da barsak kurudyla tıkanması sonucu iltihaplanmasına apandisit denir. Apandisin vücuttaki fonksiyonu henüz bilinmemektedir. Sadece lenf dokusu bakımdan zengin bir yapıdır. Yine de apandisin iltihaplanması sonucu yırtılıp karın bölgesinde yayılmasıyla, ciddi problemler ortaya çıkar. Tedavi edilmediğinde tehlikeli bir hastalık olan apandisit, karın zarının iltihaplanmasına yol açabilir.
KİMLERDE GÖRÜLÜR? GÖRÜLME SIKLIĞI NE KADARDIR?
Gıdaların içinde çoğalan bazı bakterilerin alınması sonucu kusma, ishal, karın ağrısı, ateş gibi belirtilere yol açabilen gıda zehirlenmesi denilen tablo ortaya çıkmaktadır. Özellikle sıcak yaz günlerinde çocuklarımız, gıda zehirlenmesi riskiyle karşı karşıya kalırlar. Onları korumada öncelikli görev de biz annelere düşmektedir.
Bakteriler, çoğalmak için özellikle belli gıdaları ( et, süt, yumurta, balık, tavuk gibi ), belli ısı ve ortam koşullarını tercih ederler. Uygun ortamda bulunmaları halinde hızla çoğalarak sağlığımız için tehdit oluştururlar.
Gıda Zehirlenmesini Nasıl Önleyebiliriz?
Gıdaları Temiz Tutmalıyız :
Enfeksiyon geçiren kişiler mutfaktan uzak durmalı, yiyecek hazırlama işine girmemelidir.
Mutfakta çalışırken eller, saçlar, tırnaklar ve kıyafetler temiz olmalıdır.
Tuvalet sonrası veya bebeğin bezini değiştirdikten sonra el yıkama ihmal edilmemelidir.
Çiğ et, tavuk, balık, yumurta ellendikten sonra eller yıkanmalı, bunlara değen mutfak araç, gereçleri yıkamadan tekrar kullanılmamalıdır.
Pişen bir yemeğin tadına bakmada kullanılan kaşık tekrar kullanılmamalıdır.
İshal, sık sık tuvalete gitmek zorunda kalmak ve normal katılıktaki dışkının sulu veya yumuşak; sümüklü, kanlı veya yağlı bir şekil alması durumudur.
İshal Belirtileri: Sık sık idrara çıkma (günde 3 kereden daha fazla), dışkının sulu olması ve kusma gibi belirtilerle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bazen ağrı yapabilir. Bulantı ve kusma da görülebilir. İshal, vücudun ciddi miktarda su ve mineral kaybetmesine neden olur. İshal, Özellikle yaz aylarında artış gösterir.
Çocuklarda İshal daha tehlikelidir. Çocuk ölümlerinin en önemli sebeplerinden biridir. En sık 0-5 yaşları arasındaki çocuklarda görülür.
İshal Nedenleri: Bakteri, virüs ve parazitlerin neden olduğu enfeksiyonlar, ishalin başlıca nedenleridir. Antibiyotik kullanımı da ishale neden olan etkenler arasındadır. İshalin nedenleri arasında; yiyeceklerin bozuk olması veya yiyecek çeşitlerinin değişikliği, üşütme, isteri, bağırsak hastalıkları, kolera, dizanteri, tifo, nefrit, kalp, karaciğer veya akciğer hastalıkları sayılabilir.Alkol tüketimi vücudun su emme yeteneğini azaltır. Bu nedenle ishale de neden olabilmektedir.
Kolera, fazla sayıda ishal ve kusma ile çok miktarda sıvı ve elektrolit kaybedilmesine sebep olan bir ince barsak hastalığıdır.
XIX. yüzyılda Hindistan’da Bengal’de görülen hastalık ticaret yollarıyla yayılmış, 1817′de Japonya’da, 1826′da Moskova’da, 1831′de Berlin’de, Paris’te ve Londra’da salgınlar yapmıştır. Daha sonra Londra’dan göçmenlerle Kanada’ya ulaşan salgınlar birçok insanın ölümüne neden olmuştur. Örnek vermek için 1892′de Hamburg’da çıkan bir salgında 17.000 kişinin hastalandığını ve yarısının öldüğünü söylemeliyiz. Klasik koleranın etkeni, Vibrio cholerae (Vibrio comma) adı verilen, virgü! şeklinde, hareketli, gram negatif bir bakteridir. Kolera vibriyonu asitlere, ısıya ve kuruluğa çok hassastır. Çeşitli eşya ve besinler üzerinde birkaç gün canlı kalabilir.
Kolera etkeni, ağız yoluyla bulaşır. Kuluçka devri birkaç saatten 1 haftaya kadar değişir. Genellikle 5 saat ile 3 gün arasında kabul edilir. Hastalık, kuluçka devrini takiben ani ishal ve kusmalarla başlar. İshal sırasında karın ağrısı yoktur, dışkı adeta boşalır tarzda çıkar. Pirinç suyu gibi bulanık olan dışkının içinde pirinç taneleri şeklinde taneler (flakonlar) vardır.
Şiddetli ishal ile karakterize bir kalın barsak hastalığı. İki ana şekli vardır: Basilli dizanteri ve amipli dizanteri. Dizanteri eskiden beri bilinen bir hastalıktır. Amipli ve basilli dizanteriler arasındaki ayırım ancak son yüzyılda tesbit edilmiştir. Önceleri bu iki tip dizanteri birbirine karıştırılmıştır. Eldeki bilgilere göre dizanteriyi ilk defa M.Ö. 380’de İran ordusundaki bir salgın sırasında Herodotus tesbit etmiştir. Askeri hareketlerde, savaşlar esnasında, toplumların kötü beslenme şartları ve göç gibi sağlık kurallarına dikkat etmedikleri zamanlarda sık sık dizanteri salgınları görülmüştür. Basilli dizanterinin benzeri belirtileriyle seyreden amipli dizanteri 1859’dan sonra ayırt edilmeye başlandı. 1898’de Shiga, Japonya’da dizanterili hastalardan dizanteri basilini üretti, şifa bulduktan sonra, bunların büyük abdestten kaybolduklarını tesbit etti. Basilli dizanteri salgınlar yapabilmekte, amipli dizanteri ise tek tük vak’alar halinde görülmektedir.
Basilli dizanteri
Tifo, Salmonella typhosa adı verilen bir mikrop tarafından meydana getirilen, ağız yolundan besin maddeleri ile bulaşarak barsak lenf dokusunda doku ölümüne yol açan genel bir lenf sistemienfeksiyonu. Salmonella typhosa mikrobu, 1 ila 3,5 mikron uzunluğunda olup, hareketli, sporsuz ve kapsülsüz birbakteridir. Salmonella typhi tipi bakteriler tarafından meydana getirilen bir hastalıktır. İçme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin sağlıklı olması nedeniyle, gelişmiş ülkelerde ender görülür. Sindirim kanalıyla vücuda giren bakteriler ince bağırsakların duvarlarına yapışır ve dalak ile lenf nodüllerinin (bezelerinin) iltihabına neden olur. Taşıyıcılar bu hastalığın yayılmasında oldukça etkendir. Bunlar, bağırsak yollarında tifoid bakteri taşıyan insanlar olup yıllarca herhangi bir hastalık belirtisi göstermeden yaşarlar. Yetersiz sağlık koşulları ve sağlıksız su kullanılması tifonun salgınlar meydana getirmesine yol açabilir.Tifo bütün dünyada yaygın bir hastalık olmakla birlikte; gerekli korunma tedbirlerini alan, çevre sağlığı şartlarını eksiksiz yerine getiren, temiz su ve alt yapı tesisleriyle ilgili problemleri olmayan, yani gelişmiş ülkelerde salgınlar yapamamaktadır.
Bazı kişilerde anüs (makat) ve rektum (kalın bağırsağın son bölümü) çevresinde bulunan hemoroidal damarlar aşırı derecede genişler ve anüsten dışarıya taşarlar. Örneğin Kabızlık şikayeti olan bireylerde dışkı sertleşir ve dışkılama işlevi zorlaşır. Birey bu sert dışkıyı boşaltmak için aşırı ıkınma ve zorlanmaya gerek duyar. Bu sırada anal kanalı örten tabaka ve damarlar zedelenir. Bu da damarlarda genişleme ve şişmeye neden olur. Damarlardaki bu genişleme ve şişmeye hemoroidal hastalık ya da kısaca hemortoid denir. Bu durumda damarlar normal işlevlerini yapamazlar ve bazen de ciddi şikayetlere neden olurlar. Bu belirti ve bulgular hangi hemoroidal grup hastalandı ise ona göre farklılık gösterir.
- Eksternal (dış) hemoroid anüsün çevresinde gelişir ve ince bir deri ile kaplıdır. Eğer bu damarların içinde bir kan pıhtısı oluşursa oldukça ağrılı olur. Hasta, makadının hemen yanında eline sert ve ağrılı şişliğin memelerin) geldiğini söyler. Yırtıldıkları zaman kanama şikayetine neden olur.
- İnternal (iç) hemoroid anüsün içinde gelişir. Ağrısız kanama en önemli belirtisidir.
Safra taşları; safra kesesi içinde oluşan kollesterol kristalleri, pigment materyallerinin yapışarak kümeler oluşturmuş halleridir.
Safra Kesesi Taşları niçin oluşur?
Bazı safra bileşikleri (kollesterol gibi )safrada kolaylıkla çözünmez.Bileşikler çok fazla olduğu zaman ,çökerek sert kristaller oluştururlar.Bu yapılar birleşip yapışarak safra taşlarını oluştururlar.
Tüm safra kesesi taşları aynı mıdır?
Hayır.Farklı safra taşları tipleri vardır.Safra bileşimindeki çökelmeye yatkın maddelere bağlıdır.Keza,taşların büyüklükleri ve şekli çeşitlidir.
Safra taşlarının % 90′ı Kollesterol safra taşlarıdır.Diğerleri bilurubin safra taşlarıdır. (Bazı kan erime hastalıklarında sıktır )
Kimlerde safra taşı sık olarak görülür?
Genellikle 4 F kuralı vardır ( Fatty,Fourty,Female,Fair )Sarışın (kumral) tenli,40 yaşını geçmiş,kilolu,çok doğum yapmış kadınlard daha sıktır.
Safra Taşlarının belirtileri nelerdir?
Hiç bir belirti vermeyebilir.(Asemptomatik safra taşları = Yaklaşık safra taşlarının % 80′nini oluşturur.Sessiz safra taşı adı verilir.)Belirtileri arasında ; şiddetli karın ağrısı,bulantı-kusma (özellikle yağlı bir yemekten sonra oluşur )
Kullanılan diğer isimleri: Pilorospazm, spastik kolitis, sinirsel hazımsızlık, barsak nevrozu, fonksiyonel kolit, irritabıl kolon, huzursuz barsak sendromu, muköz kolit, laksatif kolit, fonksiyonel dispepsi.
İnce ve kalın barsakların anormal derecede artmış spontan (kendiliğinden) hareketlerinin görüldüğü bir hastalıktır ve genellikle duygusal stresle artış gösterir.
İrritabıl barsak sendromu, karın ağrısı ve değişmiş barsak hareketlerinin birlikteliği şeklinde gözlenir. Olayın nedeni kalın barsaklardaki kasların hareketlerinde (motilite) bir bozukluk meydana gelmesidir; bununa birlikte barsak yapısında herhangi bir değişiklik yoktur.
Hastalık genellikle bayanlarda görülür ve en sık olarak 20-30 yaşlar arasında meydana gelir. Spastik kolon gelişimini kolaylaştıran nedenler arasında az lifli besinler tüketmek, duygusal sıkıntılar ve laksatif (ishal yapıcı) ilaçalr kullanmak sayılabilir.
Toplumun yaklaşık olarak %10-20 sinde irritabıl barsak sendromu ile uyumlu bulgular bulunmaktadır; ancak bunların çok az bir kısmı tedavi için sağlık kuruluşlarına müracaat etmektedir.
Korunma
Son yorumlar
6 yıl 21 hafta önce
6 yıl 21 hafta önce
6 yıl 21 hafta önce
6 yıl 21 hafta önce
6 yıl 22 hafta önce
6 yıl 23 hafta önce
6 yıl 25 hafta önce
6 yıl 26 hafta önce
6 yıl 26 hafta önce
6 yıl 26 hafta önce