Kanserden korunmada beslenmenin önemi

Kanser, çevresel ve kalıtsal faktörlerden kaynaklanıyor. Genetik kodumuzu değiştirmemiz imkansız olduğuna göre, sadece çevresel faktörlere müdahale ederek kanserden korunmak ne kadar mümkün?

Kanser oluşumunda iki temel faktör rol oynar. Kalıtsal faktörleri kontrol etmek mümkün değil. Çünkü her insan belirli bir genetik kod ile doğar ve bu değişmez. Peki ya çevresel faktörler?

Sigara, alkol, hava kirliliği, sağlıksız beslenme, obezite, hareketsiz yaşam ve aşırı miktarda güneş ışınlarına maruz kalmak kansere neden olan çevresel faktörler. Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir, çevresel faktörlerin büyük ölçüde kontrolümüz altında olduğunu söylüyor.

Demir, "Bu faktörlerden sadece üçünü, beslenme, obezite ve fiziksel aktiviteyi kontrol altında tuttuğumuz takdirde kanserden 1/3 oranında korunabiliriz, yani sadece üç faktöre müdahale ederek kanser riskini üçte bir oranında düşürmek tamamen elimizde" diyor.

Demir'e göre, tüm çevresel faktörler düşünüldüğünde ise kanser oluşumunu önleme oranı yüzde 80’lere kadar çıkıyor. Yani sigara ve alkolden uzak durup, düzenli fiziksel aktivite yaparsak, dengeli ve düzenli beslenerek ideal kiloda kalmayı başarabilir ve güneş ışınlarından bilinçli şekilde yararlanırsak kanserden yüzde 80 oranında korunmamız mümkün olabiliyor.

Demir, "Kısaca söylemek gerekirse, kanseri sadece kader olarak düşünmek doğru değil. Çünkü sigara içen erkeklerde akciğer kanserinin görülme riski 23 kat, kadınlarda ise 13 kat artıyor. Sigara içmeyen ve sigara dumanına maruz kalmayan bireylerin akciğer kanserine yakalanmaları ise düşük bir ihtimal" diye konuşuyor.

Kanserden korunmada kontrol altında tutabileceğimiz çevresel faktörlerin başında ise beslenme geliyor. Aynı zamanda "Sağlıkta ve Kanserde Doğru Beslenme" adlı 2007 yılında yayınlanmış bir kitabı da bulunan Diyetisyen Çağatay Demir, "Aslında kanserden korunmak için uygulanacak beslenme, doğrudan doğruya sağlıklı beslenme ilkeleri ile paralellik gösterir" diyor ve kanserden koruyucu beslenmeye temel olacak noktaları şöyle açıklıyor:

GÜNDE 5 PORSİYON VE ÇEŞİTLİ RENKTE MEYVE-SEBZE
"Çeşitli renkte meyve ve sebze tüketiminin akciğer, ağız, yemek borusu, mide ve kalın bağırsak kanserlerinde riski azalttığı birçok çalışma ile kanıtlandı. Meyve ve sebzelerin meme ve prostat kanseri gibi hormona dayalı kanser türlerinin oluşma riskini azalttığı konusunda da veriler mevcut. Bu gıdalar, kanserden koruyucu özelliklerini farklı birkaç mekanizma ile gösterirler. Bunlardan ilki bu gıdalarda bulunan çeşitli antioksidanlardır.

Antioksidanlar vücutta bulunan serbest radikalleri etkisiz hale getirerek kanserden korurlar. Bunun yanında düşük kalorili oldukları için, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmeyle obezitenin önlenmesi de mümkündür. Obezitenin meme, kolon, endometrium, yemek borusu ve böbrek kanserlerinde riski arttırdığı düşünülürse, düzenli meyve ve sebze tüketiminin önemi daha da artar. Ayrıca meyve ve sebzelerde bulunan yüksek miktardaki lif, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

RENKLERİ DEĞİŞTİKÇE KOMPOZİSYONLARI DA DEĞİŞİYOR
Ancak meyve ve sebzeleri tüketirken bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. Değişik renkte meyve ve sebzeler tüketmek ve besin çeşitliliği sağlamak çok önemli. Hiçbir besin vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini bir arada içeremez. Vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini karşılamak için besin çeşitliliği sağlamak en doğru yöntemdir. Meyvelerin rengi değiştikçe içerdikleri vitamin kompozisyonları da değişir. Bu nedenle gün içinde tüketilen meyvelerin renginin birbirinden farklı olması önemlidir.

Meyveleri çok iyi yıkayarak, kabuklu tüketmenin lif alımını arttırdığı unutulmamalı. Meyvelerdeki lifin ağırlıklı olarak kabukta bulunmasından dolayı bu yiyecekleri kabuğuyla birlikte tüketmek kanserden korunmanın yanında, kolesterol, şeker ve kabızlık problemlerinde de yararlı olur. Vitamin değerlerini korumak için sebzeleri buharda haşlamak en sağlıklı yöntemdir. Mevsiminde yetişen meyve ve sebzeleri tüketmek daha sağlıklı, daha besleyici, daha lezzetli ve daha ucuzdur. Bu nedenle mevsiminde yetişen meyve ve sebzelerin tüketilmesini öneriyoruz.

KIRMIZI ETTEN UZAK DURUN
Yapılan çalışmalar kırmızı etin ve sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünlerinin kolon kanserine neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle beslenmede bu tür yiyeceklere fazla yer verilmemesi büyük önem taşıyor.

İŞLENMİŞ TAHILLAR YERİNE TAM TAHILLI ÜRÜNLER
Çalışmalar, tam tahıl ürünlerinin ağız içi, gırtlak, yemek borusu, yutak, mide, kolon, rektum, karaciğer, mesane, pankreas, meme, rahim, yumurtalık, prostat ve böbrek kanserlerine karşı koruyucu olduğunu gösteriyor. Tam tahılların içerdiği birtakım antioksidanlar ve lifin kansere karşı koruyucu olduğu düşünülüyor. Bu nedenle işlenmiş tahıllar yerine tam tahıllı ürünlerin tüketilmesi kanserden korunmada etkili oluyor.

YAĞSIZ ET, DERİSİZ TAVUK
yağ içeriği yüksek olan bir beslenme düzeninin doğrudan kansere yol açtığına dair bir çalışma olmasa da yüksek yağlı beslenmenin fazla kalori alımına, bunun da obeziteye neden olduğu biliniyor. Obezitenin de bazı kanser türlerinde riski arttırdığı bilindiği için yağ içeriği düşük bir beslenme programı uygulamak çok önemli. Bu doğrultuda; kaymak, krema, mayonez gibi yağ içeriği yüksek olan yiyeceklerin tüketilmemesini, süt ve süt ürünlerinin yağsız veya yarım yağlı olanlarının tercih edilmesini, etin yağsız, tavuğun derisiz yenmesini, sakatatlardan uzak durulmasını ve yemeklere konan yağın azaltılmasını öneriyoruz.

MANGAL YERİNE FIRIN, KIZARTMA YERİNE HAŞLAMA
Besinleri yanlış yöntemlerle pişirmek da kanser oluşumunda önemli etkiye sahip. Özellikle ülkemizde sıklıkla tercih edilen mangalda pişirme kanser oluşumunda ciddi risk oluşturuyor. Temel olarak dikkat edilmesi gereken nokta; besinlerin hızlı pişmesini önleyecek yöntemlerin tercih edilmesidir. Mangal yaparken öncelikle kömürün kor haline gelmesi beklenmeli, kömür ve et arasındaki mesafe en az 15 cm olacak şekilde ayarlanmalı. Yağda kızartma da çok sağlıksız bir pişirme yöntemi. Yiyeceğin hızlı pişmesini sağlayan bu yöntem, hem fazla yağ alımına hem de fazla kaloriye yol açar. En önemlisi de yağın okside olması sonucu kanserojen maddelerin ortaya çıkması kaçınılmaz olur. Yani besinlerin pişerken kansorojen madde haline gelmemesi için fırın, suda veya buharda haşlama gibi pişirme yöntemleri tercih edilmeli."

Çağatay Demir, kanserden koruyucu beslenmede kadın ve erkeğe özel bir beslenme tarzının olmadığını belirtiyor. Ancak kanser riskleri açısından değerlendirildiğinde, meme kanserinin kadınlarda en çok görülen kanser türü olduğunu hatırlatıyor ve bu nedenle özellikle meme kanseri açısından risk grubunda olan kadınların alkol tüketmemesini öneriyor.

Erkeklerde ise prostat kanseri en sık görülen kanser türü. Bu nedenle A vitamininin öncü maddeleri olan karetenoidlerin prostat kanserinden korunma açısından erkeklerde daha faydalı olabileceğini söyleyen Demir, kanserden korumada ön plana çıkan besinlere şu örnekleri veriyor:

Domates: Antikanserojen aktivite gösteren karotenoidlerden biri olan likopen, domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşiktir. Likopenin prostat, meme ve akciğer gibi kanser türlerinde riski azalttığı yönünde çok sayıda araştırma bulunuyor.

Brokoli, Karnabahar, Lahana ve Brüksel Lahanası: Kolon ve prostat kanseri riskini azaltan bu besinler, yüksek oranda C vitamini, beta-karoten, lif, kalsiyum, folik asit ve birçok fitokimyasal madde içerirler. Bu besinlerin yapısında bulunan bileşikler DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.

Sarımsak: Midede bulunan Helikobakter Pilori adlı bakterinin üremesini önler. Bu bakteri mide kanseri ile ilişkilendirildiği için, sarımsağın dolaylı yoldan mide kanserinden de koruyabileceği konusunda bilimsel çalışmalar mevcut.

Soya: Fitoöstrojenler özellikle hormona bağlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde rol oynarlar. Meme kanseri, testis ve prostat kanseri gibi östrojenle ilişkili kanserler, fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük oranlarda görülüyor.

Yeşil Çay: Çaydaki antioksidan polifenolik bileşiklerin, kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu biliniyor. Çayda bulunan temel antioksidan madde ise kateşindir.

Üzüm: Yapısında bulunan güçlü antioksidanların kanserden koruyucu özelliği bulunuyor.

Tags:

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <center> <big> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <font> <img> <b> <dt> <dd>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi


Son yorumlar