warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Yüksek Tansiyon

Hem düşük hem de yüksek tansiyonun sağlık için zararlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cihangir Uyan, "Hipertansiyon 'kronik' bir hastalıktır. Yani bu hastalık yaşam boyu sürer. Eğer düzenli ilaç alınmazsa, pek çok organ zarar görebilir" dedi

Kardiyoloji Derneği'nin yaptığı bir çalışmaya göre ülkemizde 15 milyon hipertansiyon hastası bulunuyor. Hipertansiyon hastaları, kendilerini rahatsız eden yakınmalar ortadan kalkınca tedavilerini aksatabiliyor. BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr Cihangir Uyan, tedavideki amacın baş ağrısı, nefes darlığı ve çarpıntı gibi yakınmaları gidermek değil; aynı zamanda kalp, böbrek, beyin ve gözlerde oluşan hasarı da önlemek olduğuna dikkat çekiyor. İşte anlattıkları:

YAŞA GÖRE TEDAVİ
Kimler ilaç kullanmalı?

Tansiyonun tanımını yapar mısınız, tansiyon nedir, büyük tansiyon, küçük tansiyon nedir, gizli hipertansiyon var mıdır? Nedir?

Tansiyon kalbin vücuda kanı dağıtmak için kullandığı güçtür. Sol kalbin kanı vücuda atarken kullandığı güce birinci veya büyük tansiyon denir.Kalbin kan akımı bittikten sonra damarlarda oluşan durgun basınca da ikinci veya küçük tansiyon denir.Kan basıncının normalden yüksek olmasına da hipertansiyon denir.Bazen bu konuda kavram kargaşası yaşanabiliyor.Bir çok kişi benim hipertansiyonum var derken,kendilerinde mevcut kalıcı ve sürekli kontrol altında tutulması gereken bir hastalık yerine zaman zaman stres ve üzüntüye bağlı tansiyonlarının yükseldiği; bunun hastalık değil geçici bir durum olduğu yanlış anlayışını benimseme eğilimindedir.Normal kan basıncı artık 120/80’in altı olarak kabul edilmektedir.140/90’ın üstü hipertansiyon, aradaki değerler yüksek-normal olarak tanımlanır ve izlenmesi, bazı durumlarda da tedavisi gereken değerlerdir. Gizli tansiyon belki bu grubu ifade etmek için uygundur. Tansiyonun yaşla birlikte görülme sıklığı artar.

Posted by süreyya

Hipertansiyon Nedir ?

Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir. Kan basıncı ya da daha doğru söylemek gerekirse kanı kalpten dokulara taşıyan damarların kan basıncı, hastaya ait özellikler (yaş, cinsiyet, ırk gibi) ve fiziksel durumdan (istirahat, efor gibi) etkilenen bir parametredir. Bu nedenle de normal kan basıncı değerlerini belirlemek gerçekte oldukça güçtür.

Bugün kabul edilen kan basıncı değeri istirahat halindeki normal bir yetişkinde 120/80 mmHg'dır (milimetre civa). Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli ya da heyecanlıyken yüksektir. Normal şartlarda, sürekli olarak kan basıncı 120/80 mmHg (milimetre civa) üzerinde olan kişiler hipertansiyon hastalığı adayı kabul edilmektedir. Kan basıncı devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan bahsedilir.

Kan basıncı aynı birey içinde ve bireyler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle bireyin kan basıncı (kan basıncının sfingomanometre ile ayrı ayrı zamanlarda en az 3 kez ölçülmesi) ortalaması alınarak belirlenmelidir.

Posted by Arif

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkisi
var mıdır?

Her ilaçta olduğu gibi antihipertansif ilaçların da yan etkileri olabilir. Bu yan etkilerin çoğunluğu ilk günlerde ortaya çıkar ve genellikle hafiftir. Tansiyon ilacına bağlı yan etki düşünülen durumlarda, hasta en kısa sürede doktoruna başvurmalıdır. Günümüzde çok sayıda antihipertansif ilaç olması, doktor ve hastaya çok değişik tedavi seçenekleri sunmaktadır. Ciddi ve ağır bir yan etki varsa, ilacın değiştirilmesi ile yan etki sorunu kolaylıkla halledilir.

Kan basıncı çok düşerse ne yapılmalıdır?

Kan basıncı çok düşerse, ilaç dozları azaltılabilir veya ilaç kesilebilir. Ancak tedavideki değişiklikler, mutlaka doktor kontrolu altında olmalıdır.

Kan basıncı ne zaman ölçülmelidir?

Kan basıncı, hastanın yakınmalarının olduğu dönemlerde mutlaka ölçülmelidir. Günün herhangi bir saatinde ölçülebilir, her gün değişik saatlerde ölçülmesi daha yararlıdır. Hastalar bir yakınması olmasa bile her gün değişik zamanlarda kan basıncını ölçtürmelidir. Hipertansiyonu olmayan insanlar da yılda 1-2 kez kan basıncını ölçtürmelidir.

İlaçlar hipertansiyona yol açar mı?

Posted by Arif

1. Her kan basıncı yüksekliğinde dil altı nifedipine (turuncu kapsüller) çiğnemek. Dil altı nifedipine sadece acil durumlarda kullanılmalıdır. Her kan basıncı yükselmesi acil durum değildir. Dil altı nifedipine kan basıncını hızla ve kontrolsuz düşürerek istenmeyen sonuçlara (felç, kalp krizi, ölüm vb.) yol açabilir.

2. Tansiyon düşürücü ilaçları bir süre kullanıp bırakmak. Birçok hasta, ilaçlarla kan basıncı kontrol altına alınınca ilacını bırakır. Hipertansiyonun büyük olasılıkla ömür boyu hastaya eşlik edeceği unutulmamalıdır. İlacın bırakılması, hipertansiyonun vücuda zarar vermesine yol açar.

3. Birçok hastada mevcut olan "vücut ilaca alışır, ilaç yan etki yapar, ilaç bağımlılık yapar" şeklindeki düşünce kesinlikle yanlıştır. Hastaya en büyük zararı kontrolsuz hipertansiyon verir.

4. İlaç kullanan hastaların ilaçsız tedaviyi ihmal etmeleri. İlaçsız tedaviye dikkat edilmezse antihipertansif ilaçların da etkisi çok azalır veya ortadan kalkar.

5. Hipertansiyon tedavisi ancak sağlıklı bir hasta-hekim ilişkisi ile mümkündür. Hasta sorumluluklarını yerine getirmez ise doktor doktor dolaşmasının hastaya bir yararı yoktur.

Posted by Arif

Hastalar her kan basıncı yüksekliğinde paniğe kapılmamalı ve kan basıncını acilen düşürmek için dil altı nifedipine (turuncu kapsüller) kullanmamalıdır.

Hipertansif krizler, genellikle şiddetli (diyastolik kan basıncı >120 mm Hg) ama ender olarak ta orta şiddetteki kan basıncı yükseklikleri sırasında ve göreceli olarak kısa bir süre içinde gelişen, hayati organlarda kalıcı hasara veya ölüme yol açan klinik bir sendromdur. Günümüzde, antihipertansif ilaç kullanımının yaygınlaşması nedeni ile geçmişe oranla daha az sıklıkla karşılaşılmaktadır. Tüm hipertansif hastaların % 1'inde izlenir. İki gruba ayrılarak incelenebilir;

1.Hipertansif acil durum (emergency)
Diyastolik kan basıncı, genellikle 140 mmHg ve üzerindedir.Ayrıca merkezi sinir sistemi, kalp, böbrekler veya hematolojik sistemde, hızlı ve ilerleyici hasar vardır. Kan basıncı, bir saat gibi kısa bir süre içinde yoğun bakım şartlarında, damardan ilaçlarla kontrol altına alınmalıdır. Hipertansif acil durumlara, günlük pratikte, çok nadiren rastlanmaktadır.

2.Hipertansif acele durum (urgency)

Posted by Arif

Birçok hastada, önerilen tedaviye rağmen kan basıncı kontrol altına alınamaz. Hipertansiyon tedavisinde değişiklik yapmadan önce, tedavide başarısızlığa yol açabilecek nedenler, gözden geçirilmelidir.

Tedavide başarısızlığa yol açan nedenler :

1. Tedaviye uyumsuzluk
2. İlaçla ilişkili nedenler
3. Hasta ile ilişkili durumlar
4. Sekonder hipertansiyon
5. Sıvı fazlalığı
6. Yalancı hipertansiyon

Posted by Arif

İlaçla Tedavinin Prensipleri

Kan basıncı yüksekliğine birçok mekanizma yol açar. Bu nedenle, etki mekanizmaları değişik olan çok sayıda ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlardan birçoğu, geçmişte yaygın olarak kullanılmasına karşın günümüzde, artık kullanılmamaktadır. Günümüzde kullanılan ilaçlarla kan basıncını kontrol altına almak hastaların neredeyse tamamında mümkündür. Birçok hasta veya hasta yakını ülkemizdeki ilaçları yeterli bulmayıp yurt dışından ilaç getirmektedir veya yurt dışında yaşayan yakınları bu ilaçlar daha etkili diye hastalarımıza göndermektedir. Ülkemizde bulunan ilaçlar, çok az sayıda hasta dışında yeterlidir. Bu nedenle hastaların önemli kısmında yurt dışından ilaç getirmeye gerek yoktur. İlaç seçiminde, 30-40 yıl önce geçerli olan basamak tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmı günümüzde kullanılmamaktadır; bu nedenle ve yeni ilaçların geliştirilmesi ile günümüzde basamak tedavisi terkedilmiştir. Günümüzde, hastanın hedef organ hasarını, yaşam kalitesini, eşlik eden hastalıkları ve diğer kardiyovasküler risk faktörlerini dikkate alan ve tedavinin bu veriler altında planlanmasını öngören bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımına geçilmiştir. İlaç tedavisinde önemli noktalardan bir tanesi, tedavi maliyetidir. Ancak tedavi maliyetinin ilaç maliyetinden başka laboratuvar incelemeleri, vizite ücreti, hekim ile hastanın kaybettikleri ve yan etki maliyeti gibi unsurları da içerdiği unutulmamalıdır. Tedaviye, genellikle tek ilaçla başlanır, bu amaçla ilk ajan olarak seçilebilecek ilaçlar, aşağıda özetlenmiştir. Antihipertansif tedavide seçenekler (İlaçların grupları belirtilmiştir)

Posted by Arif

Hipertansiyon tedavisinde temel amaç, hedef organ hasarını önleyerek sakatlık ve ölümleri azaltmaktır. Öncelikle mevcut olan diğer kardiyovasküler risk faktörleri ve hedef organ hasarları tedavi edilmelidir. Sekonder hipertansiyon olan hastalarda yani hipertansiyonu başka bir hastalığa bağlı olan hastalarda hipertansiyona yol açan hastalık tedavi edilmelidir.Hipertansiyonun nedeni saptanamaz ise kan basıncı, hastaların yaşam düzeni değiştirilerek veya ilaçla düşürülmelidir. Hastalarda yaşam düzeninin değiştirilmesi (ilaçsız tedavi) kesinlikle ihmal edilmemelidir.

Hipertansiyon tedavisi planlanırken tartışılan iki konu şunlardır:

1. Hangi kan basıncı değerlerinde antihipertansif ilaç başlanmalıdır?

Posted by Arif

İlaçsız tedavi yani yaşam düzeninin değiştirilmesi, kan basıncı yüksekliğini kontrol etmenin yanısıra hipertansiyonunun önlenmesinde de yararlıdır. Hastalar, ilaçsız tedaviyi kesinlikle ihmal etmemelidir. Şişmanlık, şeker hastalığı veya kanında yağı yüksek (hiperlipidemi) olan hastalarda, yaşam düzeninin değiştirilmesinin önemi daha da artar. Yaşam düzeninin değiştirilmesi, hipertansiyonu tek başına kontrol edebileceği gibi ilaç gereken durumlarda, ilaç dozunun azaltılmasına da olanak sağlar. Yaşam düzeninin değiştirilmesindeki temel noktalar, aşağıda özetlenmiştir.

Tuz alınımının kısıtlanması
Hastanın ideal kiloya getirilmesi
Fiziksel aktivitenin artırılması
Sigaranın terkedilmesi
Aşırı alkolün önlenmesi
Diyette potasyum desteği
Diyetle doymuş yağ ve kolesterol alımının sınırlandırılması
Diyetle yeterli kalsiyum ve magnezyum alınması

Posted by Arif

Hipertansif hastalarda, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve mümkünse değiştirilmesi, tedavinin temel noktalarından birisidir. Hipertansif hastalarda, hipertansiyon dışındaki kardiyovasküler risk faktörlerine de sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörlerinin düzeltilmesi ile kardiyovasküler kalıcı hasar ve ölüm riski kesin olarak azaltılır. Günümüzde, hipertansiyon tanım ve sınıflandırmasında da kardiyovasküler risk faktörlerinin önemi giderek artmaktadır. Aşağıda kardiyovasküler risk faktörleri özetlenmiştir.

Hipertansiyon
Sigara
Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları
Diyabetes mellitus (şeker hastalığı)
Şişmanlık
Fiziksel aktivite azlığı ve sedanter yaşam
Yüksek hematokrit
Artmış trombojenik faktörler
İleri yaş
Erkek cinsiyet
Aile öyküsü
Tip A kişilik yapısı
Östrojen eksikliği
Alkol yoksunluğu
Fibrinojen yüksekliği
Ürik asit yüksekliği
Hedef organ hasarı
Retinopati
Sol ventrikül hipertrofisi
Proteinüri
Mikroalbüminüri
Lipoprotein (a)

Posted by Arif

Hipertansiyonun nedeni, % 90-95 hastada bilinmemektedir (primer hipertansiyon, esansiyel hipertansiyon) yani bilinen bir hastalığa bağlı değildir. Yüzde 5-10 hastada ise hipertansiyon başka bir hastalığa bağlıdır (sekonder hipertansiyon). Hipertansiyona yol açan hastalıkların önemli kısmı böbrek kaynaklıdır. Endokrin (hormonal) sebepler ise önemli diğer bir grubu oluşturmaktadır. Bu hastalıkların önemli bir kısmının tedavi edilebilir nitelikte olması, hastalıkların tedavisi ile de hipertansiyonun kalıcı tedavisinin mümkün olması her hastanın sekonder hipertansiyon açısından değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için Hipertansif Hasta Nasıl Değerlendirilmelidir? isimli bölüme bakınız.

Sekonder hipertansiyon nedenleri, aşağıda belirtilmiştir. Bu bölümde, zorunlu olarak çok sayıda tıbbi terim kullanılmıştır.

Sekonder hipertansiyon nedenleri

1. Böbreğin parankimal hastalıkları
Glomerülonefrit
Piyelonefrit
Tümörler
Glomerüloskleroz
İnterstisiyel nefrit
Herediter nefrit
Radyasyon nefriti
Renal tüberküloz
Obstrüktif üropati
Polikistik böbrek hastalığı

Posted by Arif

Hipertansiyonun başlıca belirtileri; baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, yorgunluk, burun kanaması, yol yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma, bazen çok sık idrara çıkma, gece uyurken uykudan kalkıp idrar yapma ve bacaklarda şişliktir. Kan basıncının çok yükseldiği durumlarda, çift görme, dilde peltekleşme, yüzde veya vücutta karıncalanma olabilir. Bu belirtilerin hiçbirisi hipertansiyona özgü değildir, başka hastalıklarda da izlenebilir. Ancak hastaların önemli bir kısmında hiçbir belirti yoktur. Bu hastalarda hipertansiyon tanısı, sadece kan basıncı ölçümü ile mümkündür. Bu nedenle, hipertansif olmasa bile tüm hastalar yılda en az 1-2 kez kan basıncını ölçtürmelidir.

Posted by Arif

Hipertansiyon çok yaygın bir hastalıktır. Hipertansiyon, kalıcı sakatlık ve ölüm nedeni olan toplumsal bir sorundur. Hastaların azımsanmayacak bir kısmının kan basıncı yüksekliğinin farkında olmaması, hipertansiyonun önemini artırmaktadır. Hipertansiyon, değişik böbrek, kalp, damar hastalıklarına, felçlere ve görme kaybına yol açabilir. Tuz tüketiminin fazla olduğu toplumlarda, kan basıncı yüksekliğine daha sık rastlanır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, hipertansif hasta sayısı, yaklaşık 50 milyondur. Türkiye'de, 1993 yılında yapılan bir çalışmada, 4023 adet kan basıncı ölçümü yapılmıştır. Bu çalışmada, diyastolik kan basıncı, hastaların % 36' sında 85 mm Hg ve sistolik kan basıncı hastaların % 20'sinde 145 mm Hg'dan daha yüksek bulunmuştur. 70 yaşın üzerinde, hipertansiyon sıklığı % 30'lara çıkabilir. Özet olarak; toplumdaki 5-6 erişkinden birinde, kan basıncı yüksekliği vardır.

Posted by Arif

Kan dolaşımının sağlanması için bir basınç gereklidir. Bu basıncın normalden fazla olmasına hipertansiyon denir. Hipertansiyon için kullanılan diğer bir isim ise, YÜKSEK TANSİYON'dur. Kan basıncı ölçülürken 2 kan basıncı değerine bakılır

* Büyük tansiyon (sistolik kan basıncı)
* Küçük tansiyon (diyastolik kan basıncı)

Kalbin kasılması sırasında ölçülen kan basıncı, büyük tansiyon, kalbin gevşemesi esnasında ölçülen kan basıncı ise küçük tansiyondur. Hem büyük tansiyon hem de küçük tansiyonun normalden fazla olması HİPERTANSİYON'dur. Hipertansiyon tanısı için büyük ve küçük tansiyondan birisinin normalden yüksek olması yeterlidir. Gerek büyük tansiyon gerekse de küçük tansiyonun normalden yüksek olması önemlidir. Bu konu unutulmamalıdır. Bazı hastalar küçük tansiyondakı yüksekliği önemsememektedir; bu çok yanlıştır.

Posted by Arif

Hipertansiyon tanısı almış bir hasta değerlendirilirken 3 konuya dikkat edilmelidir.

1. Hipertansiyon yaratan başka bir hastalık (böbrek hastalığı, hormonal hastalık...) olup olmadığı yani sekonder bir hipertansiyon araştırılmalıdır: Hastaların % 10'undan azında hipertansiyona yol açan, % 5'inden azında ise düzeltilebilecek bir hastalık saptanabilir.

2. Hipertansiyonun vücuda vermiş olduğu hasar ve eşlik eden diğer hastalıklar saptanmalıdır. Bu saptama, hem hastanın geleceğinin belirlenmesinde hem de tedavi seçiminde yardımcı olur.

3. Diğer kardiyovasküler risk faktörleri incelenmelidir: Hipertansiyon, kardiyovasküler ölüm ve sakatlıklara yol açan bir kardiyovasküler risk faktörüdür, bu nedenle diğer kardiyovasküler risk faktörleri incelenmeli ve mümkünse düzeltilmelidir.

Posted by Arif

İnsan vücudunda, tüm organ ve dokuları besleyen damarlar bulunur. Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın artması durumudur. Evimizdeki musluklara suyu taşıyan su borularındaki gibi bir basınç, tüm damarlarda mevcuttur. Nasıl su borularında basınç artışı, tıkanma ve patlamalara yol açarsa, hipertansiyon da damarlarda patlamalara ve tıkanmalara yol açar. Tüm organ ve dokularda damar olduğu için hipertansiyon tüm vücudu etkileyebilir.

Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Hipertansiyonun vücuda verdiği başlıca zararlar, aşağıda özetlenmiştir:

1. Kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter darlığı), kalbi besleyen damarlarda tıkanma (kalp krizi)

2. Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma

3. Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma

4. Görme azalması ve körlük

5. Büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması, bu damarlarda tıkanma. Bunların sonucu, kangren veya ani kanamalara bağlı ölüm gelişir.

Posted by Arif

Hipertansiyon gelişiminde, tuzun çok büyük önemi vardır. Bazı insanlarda, böbreğin tuz (NaCl) atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması, hipertansiyonun ortaya çıkmasına veya hipertansiyonun tedavisinde başarısızlığa yol açabilir. Gerek hayvan deneyleri gerekse insanlar üzerinde yapılan çalışmalar, hipertansiyon gelişiminde, tuzun rolünün olduğunu ispatlamıştır.

Bu çalışmalardan bazılarının sonuçları aşağıdadır.

1. Toplumların çoğunda, tuz tüketimi ile kan basıncı yüksekliği ve hipertansiyon sıklığı arasında yakın ilişki vardır.

2. Çok az tuz tüketen toplumlarda, ortalama kan basıncı daha düşüktür ve hipertansiyona çok az rastlanır.

3. Genetik yatkınlığı olan hayvanlara, tuz verilirse hipertansiyon gelişmektedir.

4. Kısa süre fazla tuz verilen kan basıncı normal insanlarda, kan basıncı yükselir.

5. Hipertansif kişilerin çoğunda kan hücrelerinde ve vasküler dokuda, sodyum konsantrasyonu artmıştır.

6. Çoğu insanda, günde 60-90 mmol sodyum tüketimi kan basıncını düşürmektedir.

7. Fazla tuz alımı, hipertansiyona yol açan birçok pressör mekanizmayı aktive eder.

Posted by Arif

Hipertansiyonun nedeni, % 90-95 hastada bilinmemektedir (primer hipertansiyon, esansiyel hipertansiyon) yani bilinen bir hastalığa bağlı değildir. Yüzde 5-10 hastada ise hipertansiyon başka bir hastalığa bağlıdır (sekonder hipertansiyon). Hipertansiyona yol açan hastalıkların önemli kısmı böbrek kaynaklıdır. Endokrin (hormonal) sebepler ise önemli diğer bir grubu oluşturmaktadır. Bu hastalıkların önemli bir kısmının tedavi edilebilir nitelikte olması, hastalıkların tedavisi ile de hipertansiyonun kalıcı tedavisinin mümkün olması her hastanın sekonder hipertansiyon açısından değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Posted by Arif

Hipertansiyonun tanımı ve sınıflandırması; ülke, zaman veya araştırmacıya göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak, sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 14 cm Hg (140 mm Hg) ve diyastolik kan basıncının (küçük tansiyon) 9 cm Hg'dan (90 mm Hg) yüksek olması hipertansiyon olarak kabul edilir. Daha önce mevcut olan hafif-orta hipertansiyon gibi tanımlar, hipertansiyonun yol açtığı hedef organ hasarı riskini saptamada yetersiz kaldığı için yeni bir hipertansiyon tanım ve sınıflandırması yapılmıştır. Hipertansiyonun tanım ve sınıflandırılması yapılırken günümüzde risk faktörleri de değerlendirilmelidir.


Son yorumlar