Sağlık Bakanlığı, gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmek için harekete geçti. Doktorların artık hastanın antibiyotik kullanıp kullanmayacağına 5 dakikada sonuç veren hızlı tanı testi ile karar vereceğini belirtti. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 'Akılcı Antibiyotik Kullanımı' lansman toplantısına katıldı. Bakan Akdağ, Türkiye'nin antibiyotiklerin gereksiz kullanımı ve bakterilerin de antibiyotiklere dirençli olması açısından OECD ülkeleri içinde en kötü durumda olan ülke olduğunu ifade ederek, bakanlık olarak antibiyotiklere yılda 1 milyar lira ödendiğini açıkladı.
5 DAKİKADA SONUÇ VERİYOR
İletişimde Yapılan Hatalar
Emir vermek
Tehdit etmek
Uyarmak
Konuyu saptırmak
İsim takmak
Sınamak
Öğüt vermek
Eleştirmek
Yargılamak
Nutuk çekmek
Suçlamak
Alay etmek
İletişimin amacı, kısaca sorunlarımızı çözmek, gereksinimlerimizi karşılamaktır. Etkili iletişim nasıl kurulur ve hangi davranışlarımız etkili iletişim olarak tanımlanabilir?
Genelde kendimizi ifade ederken, ya saldırgan davranırız ya savunmadayızdır, ya pasif ve de etkisizizdir, ya da girişken, etkili ve de sorun çözmeye yönelik davranırız… İlk üç davranış biçimi iletişimde kaos yaratacaktır.
Bu tarz iletişimle anlaşılmadığımızı ve anlamadığımızı hissederiz. Atılgan davranış biçimi olarak da niteleyebileceğimiz son şıkta ise etkili bir iletişim başlatmışız demektir. Unutmayalım ki etkili iletişim öğrenilebilir.
Etkili iletişim sadece söz ve yazıdan oluşmaz. Aynı zamanda beden dili, göz teması ve hitabet ve ses düzeyinin uygunluğunu da içine alan becerilerin kullanılmasını gerektirir. O yüzden etkili iletişim teknikleri, bireyin kendisiyle başlayan bir süreçtir. Kendini tanımak, kendini doğru ifade edebilmek ve hemen her durumda hoşgörüyü elden bırakmamak gerekir.
İfadelerinizde sadece sözler değil, bedeniniz ve gözleriniz de anlamlar göndermeli ve sözlerinizi desteklemelidir. Dinleyici konumundaysanız karşınızdakini etkin ve ilgili olarak dinlemeniz ilk şarttır. Bu teknikler doğuştan getirilen özellikler değil, öğrenilebilir özellikler arasındadır. Bu nedenle çoğu üniversitede etkili iletişim teknikleri dersi verilmektedir.
İster iletişimde kaynak olun isterseniz alıcı, her iki durumda da doğru ve etkili iletişim yollarını uygulamadan sonuca ulaşmak zorlaşır. Etkili iletişim yöntemleri nelerdir, sorusunun cevabı yine her iki durumda da kendimizden yani bireyden geçmektedir. Etkili iletişim yollarını oluşturan yöntemler doğru zamanda doğru kişiye doğru şekilde ve doğru yerde uygulandıklarında başarıya ulaşabilir.
Konum Değiştirme Yöntemi:
İletişimde aynı yerden gidersek sonunda aynı yere varırız. Sonucu değiştirebilmek için zaman zaman davranışımızı ve uygulamayı değiştirmek etkili olabilir. Konuştuğumuz halde anlaşılamıyorsak konumu değiştirmeli ve dinleyici konumuna geçmeliyiz. Konuşmayı sürdürmek yeni anlaşmazlıklara neden olabilir.
İletişimi Doğrular Üzerine Kurma Yöntemi:
İnsanın kendini en iyi ve en kolay ifade etmesini sağlayan bu yöntem sonsuza kadar etkili olacak bir yöntemdir. Her zaman doğruyu konuşmak ve dürüstlük en etkili iletişimi yollarından ilkini oluşturur.
Paralel İletişim Kurma Yöntemi:
Başarılı ve mutlu bir hayat için en önemli olan şeylerin başında motivasyon gelmekte. Özellikle de iş yaşamında başarılı sonuçların elde edilmesi adına yaşanılacak en kötü durumlardan bile mümkün olan en az sorunla atlatılması adına hepimizin kendini doğru şekilde motive etmesi gerekmekte. İşte kendinizi motive etmenin bazı yolları.
1. Güne İyi Başlayın
Her gün yeni başlangıçlara gebedir. Dolayısıyla bir gün öncesi çok kötü geçmiş olsa bile ertesi güne yeni şeyler olacakmış gibi başlamalısınız. Hayatınızın kısa olduğunu bilmeli ve her gün başaracağınız birçok farklı şeyin olacağını bilmelisiniz.
2. Evinizde ve Ofisinizde Motivatörlere Yer Verin
Ofisinizde, evinizde, cüzdanınızda sizin hayallerinizi ve hedeflerinizi hatırlatacak notlar, semboller, hatırlatıcılar bulundurmalısınız. Böylece yaşayacağınız her türlü durumda kendinizi gerçekleştireceğiniz iş için motive edebileceksiniz.
3. Kendinize Bir Model Bulun
İnsanlar arasında bilgi, duygu, düşünce paylaşımı iletişimi oluşturur. Doğası gereği iletişim kurmak insanın temel ihtiyaçları arasındadır. Aile, okul, iş, arkadaş, eş, kurumlar hatta devlet bile bireyin iletişim kurduğu birimlerdir. Her birimle farklı iletişimler kurmak, bu iletişimleri dengede tutmak, anlaşılır, algılanabilir olmak; kişinin bireysel, psikolojik, sosyal konumunu belirleyen gerekliliktir. Kurulan bütün iletişimler olumlu değildir. Birisiyle yumruklaşmak, ağız dalaşına girmek de bir iletişim şeklidir. Olması gereken, her alanda her birimle sağlıklı iletişim kurmayı başarmaktır. Sağlıklı iletişim kurmanın temel doğruları vardır.
1. Doğal olmak
2. Kabul etmek ve saygılı olmak
3. Empatik olmak
4. Tutarlı olmak
5. Güven verici olmak
6. Yargılayıcı olmamak
7. Ortak ihtiyaçlara yönelir olmak
8. Açık olmak
9. Uzlaşmacı olmak
10. Gerçeği doğru dille aktarmak
11. Kişileri değil problemi eleştirebilmek
12. İlgili ve farkındalıklı olmak
Çevrenizde hiçbir şey aynısı gibi kalmıyor, gelişen ve değişen Dünya’ya her zaman ayak uydurmaya çalışıyoruz. Peki, kendinizi ne kadar değiştirebiliyorsunuz? Sadece çevrenizin etkisiyle mi değişime uğrayanlardansınız yoksa kendi isteğinizle bir şeyleri değiştirmek isteyenlerden misiniz?
Değişim açıklık, günümüzde kaçınılmaz ve olmazsa olmaz unsurlardan biridir. Kişinin yeni beceriler, işler, hedefler belirlemesi, sınırlarını zorlaması, risk almaktan kaçınmaması değişime açık olmanın önemli kanıtıdır.
Maceradan korkmayan ve yeni işlere atılım yapmaktan çekinmeyen girişimciler başarılı olmaya daha yakındır. Hayatın getirilerine karşı değişmekten kaçmayan ve değişime açık olan bireyler; değişim rüzgârlarında yelkenlerini ustalıkla kullanır ve haklı başarılarının zaferlerini tadabilirler.
Bilinçaltı, yaşamımız boyunca durmaksızın işleyişini sürdüren bir süper güç. Kalbimizin ritmik atışı, sindirim sistemimizin düzgün bir şekilde çalışması, hatta hatta uykuda bile düzgün nefes almamızı sağlayan da bilinçaltımızdır. Bu kadar işi bilinçli olarak, düzgün bir şekilde yapamazdık herhalde. Örneğin, panik anında tüm dikkatimizi oraya çeken bir durum yaşandığında, belki nefes almayı unutacaktık. Ama neyse ki tüm bu işleri ve daha fazlasını bilinçaltımız bizim yerimize yapıyor. Biz deneyime odaklandığımızda, hatta deneyimi yaşarken tüm dikkatimizi ona verebiliyoruz. Çünkü diğer tarafta tüm işlerimizi bilinçaltımız hallediyor.
Bilinçaltı Kararları ve Bilinçli Kararlar
Bilincimizin dışında bilinçaltımızın nasıl kayıt tuttuğunu ve yaşantımıza nasıl etki ettiğini aşağıda maddeler halinde inceleyebilirsiniz:
1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
Bilincin, bilinçli zihin ve bilinçdışı zihin olmak üzere iki fonksiyonu vardır. Bilinçli zihin, kişinin kendi kendisinin ve çevresinin farkında olan yanıdır. Bilinçdışı zihin ise aklının haberdar olmadığı bölümüdür. Bilinç, düşünceyi farkında olarak kullanmaktır. Zihinsel hayat, onda dokuzu denizin altında olan bir buzdağına benzer. Düşüncenin küçük bir bölümünü bilinçli olarak kullanıyoruz. Bilinç, uyanık olduğumuz zaman çalışmaktadır. Bilinçdışı ise her zaman işbaşındadır. Bilinçdışı zihin vücut fonksiyonlarını otomatik düzenler. Bu yüzden biz bilinçdışı zihnimize güvenerek rahat rahat uyuruz.
Bilinçaltına dair en temel özellikleri aşağıda maddeler halinde inceleyebilirsiniz:
1. Eğer bilinçaltını değiştirmek istiyorsanız siz ondan daha fazla ısrarcı olmalısınız.
2. Bilinçaltı sürekli tekrarlara karşı duyarlıdır. Bir düşünceyi, duyguyu yada cümleyi sürekli tekrar ederseniz bunu en sonunda kayıt eder.
3- Bilinçaltı bilinçli zihinden emir alır. Burada ya siz bilinçli olarak bilinçaltına emirler verirsiniz ya da bunu bilinçsizce yaparsınız ama mutlaka yaparsınız. Eğer bilinçli bir şekilde emir vermeyi başarırsanız bilinçaltındaki verileri değiştirebilir, yeni veriler girebilir ve bilinçaltınızın sizin istediğiniz hayatı gerçekleştirmesi için çalışabilirsiniz.
4- Doğru – yanlış, ahlaklı – ahlaksız, gerçek – hayal gibi ayrımların farkında değildir. Bilinçaltı bir bilgisayar programı gibidir sadece verilerle ilgilenir. Veri hakkında yorum ya da değerlendirme yapmaz.
5- Bilinçaltı genellemeler yapabilir hatta bunu sıklıkla yapar. Örneğin sizinle kavga eden arkadaşınızın adı Ali ise, tüm Ali’lerin kavgacı olduğuna inanabilir.
RÜYALARIN BEYİN FONKSİYONLARINA ETKİLERİ
Rüya ve zihin ilişkisi de çok enteresan. Bir insan uyumadığı zaman körleşip sağırlaşıyor. Bu hususu biraz açar mısınız?
Bu konuda yapılan deneyler var. Uyumayan insanlar çok ciddi problemler ve huzursuzluklar yaşıyorlar. 200 saat uyanık kalanlar var. Bir kere uyku, beyin için gerekli. Onu slogan olarak koyalım.
Biz vücudumuz dinlensin diye uyumayız. Çünkü biz uzansak ta vücudumuz dinleniyor zaten. Fakat beynimizin dinlenme sistemi, vücuttan farklı. Siz yattığınızda beyin dinlenemiyor. Zaten rüyaya da bakarsanız beyin aktifleşiyor, şalteri kapatmıyor. Özellikle uykunun belli bir dönemi var. Bu her gece uyuduğumuzda normal bir insanda yaklaşık 90 dakikada bir başlayan bir dönemdir ve sabaha kadar sirkülasyon halinde devam eder. Bu dönemlerde insanları uyandırdığınız zaman, insanlar rüya gördüklerini ifade ediyorlar. Demek ki rüyanın en çok görüldüğü safha, özellikle REM (hızlı göz hareketleri safhası dediğimiz) safhası.
Göz altı morluğu pek sık görülen sorundur. Göz altı morluğu kadınlarda, estetik görüntü sorunu yaratır. Kişiyi yorgun, sağlıksız ve yaşlı gösterir. Göz altı morlukların pek çok sebebi vardır. Yorgunluk, stresli iş hayatı, uykusuz kalmak, uzun saatler bilgisayar ekranında çalışmak gözleri yorar. Genetik faktörler ve ayrıca kullanılan bazı ilaçlar da mor hakların oluşumunun nedenidir. Tabii ki estetik görüntüyü rahatsız eder. Göz çevresindeki morlukları hafifletmenin yolları vardır. Göz çevresine sürdüğünüz kremle masaj yapın, ayrıca sodayı buz kalıplarına koyun.
İş yerindeki yoğun stresin diyabet riskini artırabileceği belirlendi.
Alman bilim adamlarının 13 yıl süren araştırmasına 29-66 yaşında 5 bin 300 çalışan katıldı.
Bilim adamları iş yerinde büyük baskıya maruz kalanların tip 2 diyabete yakalanma riskinin yaklaşık yüzde 45 fazla olduğunu gördü.
Gerçekten mutlu hissetmenin bilimsel bir formülü olduğunu biliyor muydunuz? Araştırmalar; mutluluğun yolunun küçük değişikliklerden geçtiğini gösteriyor.
Dünyanın dört bir yanında yapılan bilimsel araştırmalar; mutluluğun formülünü bulmaya çalışıyor. Son yıllarda mutluluk, yaşama sevinci ve pozitif olma konularına sıkça eğilen bilim adamları, ortaya hayatı güzelleştirecek öneriler çıkardı. İşte o öneriler...
Araştırmalarda; buzdolabı yerine günışığında saklanan meyve ve sebzelerin, ilk günkü tazeliğini koruduğu ve bu süreçte kanserle savaşan maddeler ürettikleri görüldü.
Current Biology'de yayınlanan bir çalışmaya göre; meyve ve sebzelerin biyolojik saati, koparılmalarından sonra bir süre daha çalışmaya devam ediyor ve hücreler aktif kalıyor. Yapılan çalışmalarda; meyve ve sebzelerin gecegündüz döngüsüne maruz kalmasının onları daha doğal ve sağlıklı kıldığı belirtildi. Öte yandan bitkileri sadece karanlıkta bırakmanın, besin içeriğini olumsuz etkilediği de iddia edildi.
"Dünyanın herhangi bir yerinde işlenmiş besin maddesi tüketenler zaten böcek yemiş oluyorlar. Bunun miktarı da yılda yaklaşık 500 gram. Domates sosu, fıstık ezmesi ya da ekmek gibi işlenmiş tüm gıdalarda böcek var."
Kolaya renk veren ne?
Dünyada kolaya renk veren böcek olarak efsanevi bir ün yapan cochineal, gıdadan kozmetiğe kadar birçok sektörün ‘canı kanı’ gibi.
Burdur'da veteriner hekim Öztürk Sarıca, karpuzun tüm kanser türleri üzerinde vücudu destekleyici etkisi olduğunu belirterek, yaz aylarında karpuz, kışın da karpuz pekmezi tüketilmesini önerdi.
Veteriner hekim Öztürk Sarıca tarafından 2005 yılında Burdur Gölü kıyısındaki Karakent Köyü yakınlarında kurulan Lisinia Doğa (Anti Kanser- Doğa- Yaban Hayatı), Türkiye'de resmiyet kazanan ilk yaban hayatı rehabilitasyon merkezi. Adını bölgenin eski çağlardaki adı Psidya'nın önemli şehirlerinden Lisinia'dan alan merkezde, kurulduğundan bu yana 394 yabani hayvan tedavi edilerek doğaya bırakılırken, halen 40 hayvanın tedavisi devam ediyor.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Ersin, mide rahatsızlığı yaşayan çok sayıda kişinin doktora gitmediğini ancak ülser ve mide kanseri belirtilerinin karıştırılabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Ersin, yaptığı açıklamada, özellikle ramazan ayı ve sonrasında mide şikayetleri ile hastaneye başvuruların sayısının yükseldiğini ancak çok sayıda kişinin de sağlık sorunlarını önemsemediğini belirtti.
Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, günlük alınan tuzun iki çay kaşığına indirilmesinin kalp krizi ve inmeye bağlı 2 buçuk milyon ölümü önleyebileceğini söyledi.
Akpolat, "Aşırı tuz tüketimi hipertansiyon başta olmak üzere felç, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek hastalığı, mide kanseri, böbrek taşı, kemik erimesi ve vücutta şişlik gibi birçok değişik sorunlara da yol açıyor." dedi.
Son yorumlar
5 yıl 47 hafta önce
5 yıl 47 hafta önce
5 yıl 47 hafta önce
5 yıl 48 hafta önce
5 yıl 48 hafta önce
5 yıl 49 hafta önce
5 yıl 51 hafta önce
6 yıl 1 gün önce
6 yıl 1 gün önce
6 yıl 2 gün önce