warning: Creating default object from empty value in /home/icom/domains/ihya.com/public_html/saglik/modules/taxonomy/taxonomy.pages.inc on line 33.

Kanser

Kanser önemi giderek artan bir sağlık ve yaşam sorunudur. Ölüm nedeni olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir.

Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerek uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan habis hastalıklar grubudur.

Yurdumuzda en sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, prostat, kalın barsak, rektum, mide ve pankreas; kadınlarda meme, akciğer, kalın barsak, rektum, serviks, over, mide ve pankreas kanserleri olarak sıralanabilir. Deri kanseri sıklığı ise her iki cinste de yüksektir.

Burdur'da veteriner hekim Öztürk Sarıca, karpuzun tüm kanser türleri üzerinde vücudu destekleyici etkisi olduğunu belirterek, yaz aylarında karpuz, kışın da karpuz pekmezi tüketilmesini önerdi.

Veteriner hekim Öztürk Sarıca tarafından 2005 yılında Burdur Gölü kıyısındaki Karakent Köyü yakınlarında kurulan Lisinia Doğa (Anti Kanser- Doğa- Yaban Hayatı), Türkiye'de resmiyet kazanan ilk yaban hayatı rehabilitasyon merkezi. Adını bölgenin eski çağlardaki adı Psidya'nın önemli şehirlerinden Lisinia'dan alan merkezde, kurulduğundan bu yana 394 yabani hayvan tedavi edilerek doğaya bırakılırken, halen 40 hayvanın tedavisi devam ediyor.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Ersin, mide rahatsızlığı yaşayan çok sayıda kişinin doktora gitmediğini ancak ülser ve mide kanseri belirtilerinin karıştırılabileceğini söyledi.

Prof. Dr. Ersin, yaptığı açıklamada, özellikle ramazan ayı ve sonrasında mide şikayetleri ile hastaneye başvuruların sayısının yükseldiğini ancak çok sayıda kişinin de sağlık sorunlarını önemsemediğini belirtti.

Ozon tabakasının delinmesi nedeniyle son 40 yıl içinde cilt kanseri vakalarında artış oldu. Araştırmalar; takviye olarak alınacak eğrelti otu özlerinin, cildi güneş ışınlarından dokuz kat koruduğunu ortaya çıkardı.

Medeniyetin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan zehirli gazlar; ozon tabakasının zarar görmesine neden oldu. Bu durum da cilt kanseri vakalarını artırdı. Son 40 yıl içinde, cilt tümörlerinin en tehlikelisi olan malign melanomun görülme sıklığı yüzde 50-70 oranında arttı. Aynı zamanda daha iyi huylu olan diğer cilt kanseri türleri de daha sık karşımıza çıkmaya başladı. Son dönemde malign melanomun kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere nazaran iki kat daha arttı. Bu kanser türüne açık tenlilerde çok daha fazla rastlanıyor.

HASARI ÖNLÜYOR

Emory Üniversitesi Medikal Onkolojisi ve Hematoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Küçük, 5. Uluslararası Beslenme ve Kanser Kongresi'ne katılmak için geldiği Elazığ'da, şunları aktardı:

''Kanserle mücadelede bütün sebze ve meyveler faydalı. En önemli şey bir tek sebzeyi veya bir tek meyveyi yememek. Her çeşit meyvede ve sebzede faydalı şeyler var. Kötü sebze diye bir şey yok. Sadece bazı besin maddeleri üzerinde daha çok araştırma yapıldığı için bilinirlikleri fazla. Örneğin brokoli üzerinde çok araştırma yapılmış. Meme ve prostat kanserine önleyici etkisi görülmüş. Domatesin ise kolon, meme ve prostat kanserine önleyici etkisi görülmüş. Ama benim önerim her çeşit sebzeyi ve meyveyi yemek. Özellikle sebzelerde değişik koruyucu maddeler var.''

Bilim insanları, kanserin de kendi kök hücreleri olduğunu doğruladı. Gelişme, tümörün bir daha ortaya çıkmaması için tedavi sırasında bu kök hücrelerin hedef alınması açısından son derece önemli.

"Nature" ve "Science" dergilerinde yayımlanan 3 ayrı araştırma, tümörlerin yeniden ortaya çıkmasına kanserin kendi kök hücrelerinin neden olduğunu gösterdi.

Kanser araştırmalarındaki en önemli tartışmalardan birine son noktayı koyan keşfin, kanser tedavisinde ve hatta kansere çare bulunmasında önemli ilerlemelere yol açması bekleniyor.

Daha önce kanserin kendi kök hücrelerine sahip olduğu doğrulanamamıştı.

Doktorların çeşitli tedavi yöntemleri ile tümörü küçültmesine rağmen tümörlerin tekrar nasıl ortaya çıktığını araştıran bilim insanları, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde tümörden geriye kalan ve kanserin kök hücreleri olarak bilinen birkaç hücrenin tümörün tedaviden sonra tekrar ortaya çıkmasına neden olduğunu ortaya çıkardı.

Dünyaca ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, Kanser Haftası nedeniyle hastalığın farklı türleri için öneriler sundu.

Ailesinde kanser geçmişi olan kişilerin doktor kontrolleri ile gerekli testleri düzenli olarak yaptırmaları gerektiğini ve erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Öz, vücuttaki yağ fazlalığının (obezite), kanser riskini yüzde 30 oranında arttıran etkenlerden biri olduğunu söyledi.

Vatan'ın haberine göre Öz, yağın vücutta hormon üreten bir organ gibi kanseri tetikleyici özelliğe sahip olduğunu kaydetti.

Kanser hastaları ve yakınlarına çok önemli uyarı... Sağlık Bakanlığı kanser tedavisinde kullanılan 2 ilacın sahtelerinin piyasaya sürüldüğü ortaya çıkardı.

Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü'nün resmi internet sitesinde yer alan duyuruda, Roche Müstahzarları San. A.Ş.'nin ithal ettiği “Altuzan 400 mg/16 ml Konsantre İnfüzyon Çözeltisi İçeren Flakon” adlı müstahzarın B5018B01 seri numaralısı ile “MabThera 500 mg/50 ml İnfüzyon için Konsantre Sol. içeren Flakon” adlı müstahzarın B6077B01 seri numaralısının sahtelerinin ele geçirildiği belirtildi.

Duyuruda, şu ifadelere yer verildi:

Küresel ısınmayla birlikte, tedavi gerektiren deri kanserleri vaka sayısı dört yıl içinde yüzde 77 oranında arttı.

Uzmanlar, söz konusu araştırmalarda deri kanserinin prostat ve meme kanserinden 5 kat daha fazla olduğu ve melanom dışı deri kanserlerinin insanda en sık görülen kötü huylu tümör olduğunu ortaya koyduğuna dikkati çekti.

Miami Üniversitesi Miller Tıp Fakültesi Konuk Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küresel ısınmayla birlikte güneşin cilt sağlığına olumsuz etkisinin arttığını, uzun süre güneşe maruz kalmasının cilt kanserine yol açabileceğini söyledi.

Kansere neden olan asbestin üretimi, kullanımı ve asbest içeren eşyaların piyasaya sunulması yasaklanıyor.

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan “Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete'de yayımlandı.

Yönetmelik ile daha önce kısmen yasaklanan asbest kullanımı tamamen yasaklı hale geliyor. Yeni uygulama ile Avrupa Birliği ile de tam uyum sağlanıyor. Tüm asbest türlerinin çıkarılmasının, herhangi bir ürün üretiminde kullanılmasının ve asbest içeren tüm ürünlerin piyasaya arzının yasaklandığı yönetmelik, 31 Aralık 2010 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek.

Yüksek oranda lif ve mineral içermesine karşın şeker oranı düşük olan siyah pirincin kalp hastalıklarına ve kansere karşı etkili olabileceği bildirildi.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre, ABD’nin güneyinde yetiştirilen siyah pirinçten alınan lif örneklerini analiz eden bir grup bilim adamı, ürüne rengini veren ve hücre yenileme, yani antioksidan özelliği kazandıran antosiyaninler açısından çok zengin olduğunu gözlemledi.

Louisiana Devlet Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmanın ekibindeki Doktor Zhimin Xu, sadece bir kaşık siyah pirinç kepeğinde dahi bir kaşık yabanmersinindekinden daha az şeker ama daha çok antosiyanin bulunduğunu söyledi. Doktor Zhimin Xu, bir zamanlar anavatanı olan Çin’de hükümdarların sofrasını süsleyen ve daha yeni yeni dünyadaki kullanımı yaygınlaşmaya başlayan siyah pirincin içerdiği lifler ve E vitamini açısından da zengin olduğunu belirtti.

Kanser, çevresel ve kalıtsal faktörlerden kaynaklanıyor. Genetik kodumuzu değiştirmemiz imkansız olduğuna göre, sadece çevresel faktörlere müdahale ederek kanserden korunmak ne kadar mümkün?

Kanser oluşumunda iki temel faktör rol oynar. Kalıtsal faktörleri kontrol etmek mümkün değil. Çünkü her insan belirli bir genetik kod ile doğar ve bu değişmez. Peki ya çevresel faktörler?

Sigara, alkol, hava kirliliği, sağlıksız beslenme, obezite, hareketsiz yaşam ve aşırı miktarda güneş ışınlarına maruz kalmak kansere neden olan çevresel faktörler. Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir, çevresel faktörlerin büyük ölçüde kontrolümüz altında olduğunu söylüyor.

Demir, "Bu faktörlerden sadece üçünü, beslenme, obezite ve fiziksel aktiviteyi kontrol altında tuttuğumuz takdirde kanserden 1/3 oranında korunabiliriz, yani sadece üç faktöre müdahale ederek kanser riskini üçte bir oranında düşürmek tamamen elimizde" diyor.

Yapılan araştırmalar böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini gösteriyor.

Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, yapılan araştırmaların böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini ortaya koyduğunu bu nedenle kansere karşı böğürtlen tüketilmesinin faydalı olacağını söyledi.

Karadeniz, Ordu'da fındığın ya da kivinin yerine alternatif olarak üretimine başlanan böğürtleninin giderek yaygınlaştığını söyledi. Son yıllarda artan böğürtlen yetiştiriciliğinin dikkat çekici olduğunu ifade eden Karadeniz, Ordu'da yılda 4 ton böğürtlen üretildiğini, bu rakamın gelecek yıllarda artmasını umduklarını söyledi.

Çağımızda sık görülen kanserden korunmak amacıyla beslenmemizde meydana getireceğimiz en önemli değişikliklerden birisi sebze ve meyve ağırlıklı beslenme alışkanlığı kazanmamızdır.

Bu şekilde beslenme alışkanlığına sahip olduğumuzda bedenimizin yaşlanma hızını olabildiğince azaltmaya başlamakla birlikte her organımızın yaşam kalitemize katacağı katkıyı da maksimum düzeye çıkarmış oluruz. Bu durum günlük performansımızı arttırır. Elbette ilave yapılması gereken çok faklı uygulamalar vardır ve bunlar buradaki yazılarımız içerisinde zaman zaman yeri geldiğinde açıklanmaya çalışılmaktadır. Kanser konusu başlı başına büyük bir konu olup birçok faktör bakımından etkilenmektedir. Bazı insanların genetik yatkınlıklarının olması onların kansere yakalanmalarını kolaylaştırır. Bazı insanlar bu yatkınlığı yediklerini ve içtiklerini kontrol ederek kısmen engelleyebilirler. Bazı insanlar ise ne yaparlarsa yapsınlar kanser hastalığına yakalanmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Sivas'ta merkeze ve Yıldızeli ilçesine bağlı bazı köylerde akciğer zarı kanseri vakasında artış gözlenince Sağlık Müdürlüğü, bölgede kanser tarama çalışması başlattı.

Sivas Numune Hastanesinde görev yapan göğüs cerrahisi uzmanı İsa Döngel ile göğüs hastalıkları uzmanı Mehmet Bayram, son bir yılda kentin kuzeyindeki merkez köyler ve Yıldızeli ilçesinden asbeste bağlı olarak gelişebilen, ''Akciğer Zarı Kanseri'' (Mezotelyoma) vakasının sık gelmesi üzerine bölgede ön saha çalışması başlattı.

Yapılan çalışmada bölgede yaşayan insanlarda asbeste bağlı olarak plak oluşumunun sıklıkla görüldüğü gözlemlendi.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde, Akdeniz bölgesinde yetişen endemik bir bitkinin özütünün kanserli hücreyi öldürdüğü belirlendi.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Hakan Bozcuk, Doç. Dr. Mustafa Özdoğan, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Durmuş Burgucu, Yrd. Doç. Dr. Asuman Karadeniz, Yrd. Doç. Dr. Hasan Öztürk, Biyolog Deniz Ekinci, Prof. Dr. Fatih Topçuoğlu ve Oktay Akyurt tarafından yürütülen çalışmanın kanser tedavisinde umut olacağı kaydedildi.

Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Durmuş Burgucu, 20 yıl sürecek projenin 2004 yılında başladığını söyledi.

Çalışmalar sonucunda Akdeniz'de endemik bir bitki türünü keşfettiklerini, ancak bitkinin ismini açıklamak istemediklerini ifade eden Burgucu, ''Bitki ağızdan kullanımda zehirli etki gösteriyor'' dedi.

Bacağında çıkan beni ciddiye almayıp doktora gitmeyen 41 yaşındaki Kevin Batchelor, 6 ay sonra hastaneye gittiğinde cilt kanserine yakalandığını öğrendi. Batchelor, beni ilk farkettiği zaman doktora gitmiş olsaydı şu an yaşıyor olacaktı.

Cilt kanserleri, tedavisinde olumlu sonuçlar alabileceğiniz ve hastalıktan kurtulması muhtemel kanser türlerinden. Ancak ne kadar erken teşhis edilirse, ne kadar çok ciddiye alınırsa tedavisi de o kadar başarılı oluyor. Aksi takdirde doktora gitmekten nefret eden, 20 yıllık evliliğinde sadece bir kez hastaneye giden İngiliz Kevin Batchelor'ın başına geldiği gibi çok geç kalınmış olabiliyor.

Son derece sağlıklı olan Kevin Batchelor, bir gün sağ bacağında yeni bir ben oluştuğunu farkeder. Önemsemez. Karısı Carole Batchelor, doktora gitmesini ister. Hayatı boyunca doktora gitmekten nefret etmiş olan Kevin, karısının önerisini reddeder.

Erkeklerde en sık rastlanan kanserlerin başında gelen prostat kanseri özellikle erken teşhis sağlayan bazı kan tetkiklerinin kullanıma girmesinden sonra başarıyla tedavi edilebilmektedir.

Dünya istatistiklerine bakıldığında, her yıl ortalama 180.000 yeni prostat kanseri olgusu teşhis edildiği ve bunlardan her yıl 35.000 tanesinin öldüğü görülmektedir. Bazı hastalarda ise, tümörün doğal seyri farklı olduğundan, kanser dışı bir nedenle hasta kaybedilene kadar, prostat kanseri başarıyla tedavi edilebilmektedir. İlginç bir bulgu da, otopsi sonuçlarına bakarak saptanmıştır : 50 yaşın üzerinde iken herhangi bir nedenle vefat eden erkeklerin prostat bezleri incelendiğinde, bunların %42 ‘sinde biopsi bulgusu olarak prostat kanseri görülmektedir.

Bir hastada prostat kanseri teşhis edilebilmesi için, 50 yaşından itibaren mutlaka düzenli aralıklarla, yılda bir kez üroloji uzmanı tarafından muayene ve tetkik edilmesi gereklidir. Çünkü, prostat kanseri herhangi bir şikayet ve belirti verene kadar beklendiğinde, genellikle hastalık ilerlemiş ve radikal olarak tedavi edilemez düzeye gelmiş olacaktır. Her kanserde olduğu gibi prostat kanseri için de ‘’erken teşhis hayat kurtarır’’ diyebiliriz.

Akdeniz Üniversitesi (AKÜ) Hastanesinde, kemik kanseri hastasına yapay ayak bileği protezi takıldı.

Hastaneden yapılan yazılı açıklamada, AKÜ Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın'ın, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek, tasarımını kendisinin yaptığı ''ayak bileği tümör rezeksiyon protezi'' ile ameliyat ettiği Gökhan Erdem'i sağlığına kavuşturduğu bildirildi.

Yaklaşık sekiz ay önce ayak bileğindeki ağrı ve şişlik nedeniyle kendilerine başvuran 20 yaşındaki öğrenci Gökhan Erdem'in ayak bileğine yapılan tetkikler sonucunda osteosarkom (kemik kanseri) teşhisi konulduğu kaydedilen açıklamada, hızla yayılma eğilimi gösteren hastalığı tedavi etmek için harekete geçen Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın'ın, Erdem için Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiği kaydedildi.

İngiliz bilim adamları, bu hafta başında yaptıkları basın toplantısıyla tüm insanlığı sevindirecek bir haber verdi. Basit bir kan testiyle tümör oluşumundan 5 yıl önce kanserin teşhis edilerek tedaviye başlanabileceği açıklandı.

Araştırma Prof. Dr. John Robertson yönetiminde Nottingham Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.

Kan testi, teknik olarak bağışıklık sisteminin kanser oluşumuna verdiği ilk tepkilerin teşhisine dayanıyor.

Göğüs kanseri uzmanı Dr. Robertson, birçok hasta kaybının aslında geç teşhisten kaynaklandığını ve bu yeni buluşları olan kan testinden önce kullanılan bütün teşhis sistemlerinin erken tanıya yönelik olmadığını söyledi.

Kanser tanısı almak, hasta ve yakınlarına sırasıyla şok, tepki, direnme ve uyum süreçlerini beraberinde getiriyor. Uzmanlar, bu süreci kolaylaştırmak için hastanelerde kanser destek gruplarının kurulmasını öneriyor.

Kanser tanısı konan kişilerde farklı tepkiler ortaya çıkıyor. Genellikle ölüm ve yoğun acı çekme olarak algılanan kanser, kişinin psikolojik olarak krize girmesine neden olabiliyor. Kriz, aslında bir süreç. Kriz sürecinde hastaların verdikleri, ortak ve genel olarak değerlendirilebilecek tepkiler var.

İlk aşamadaki en yaygın tepki; şok ve inanmama. Bu reddedişin nedeni, çoğu zaman kazanamayacakları ya da katlanmalarının güç olduğu gerçek durum karşısında hissettikleri kaygı ve panik duyguları. Gerçeği reddederek bu 'korkunç' olduğu düşünülen durumdan kurtulduklarını düşünüyorlar.


Son yorumlar